Türkiye düşerse, umut biter... Denge stratejisi şart!

Yusuf KAPLAN

Türkiye, içerden ve dışardan çok yönlü bir kuşatmayla karşı karşıya iki asırdır. Bu bir masal değil! Gerçek. Göremediğimiz ya da görmek istemediğimiz komediye dönüşen trajedimiz.

Türkiye'nin -iyi kötü- medeniyet coğrafyasına açılması, bizim medeniyet coğrafyamızı 2 asırdır işgal ve talan eden sömürgeci emperyalistlerin hoşuna gitmedi, gitmiyor, hiç bir zaman da gitmeyecek.

2 ASIRLIK KUŞATMAYI GÖREMİYORUZ!

Türk entelijansiyası bunu göremedi hâlâ!

Göremezdi: Dünyada ülkesinin başına ne geldiğini anlayamayan tek entelijansiya Türkiye'de var!

Celladına âşık tasmalı çekirgeler yalnızca bu ülkenin acınası çocukları!

Türkiye'nin henüz bir medeniyet iddiası yok; hissiyatı var. Bu hissiyat, bütün İslâm dünyasında karşılık buldu. Bütün mazlum dünyada bile!

Bu hissiyatın, fikriyata evrilebileceğini görüyor Batılılar. O yüzden çok ürküyorlar bizden!

Şu ân son 5-6 yıldır, Türkiye, hem mazlum dünyanın umudu hem de Batı dünyasının korkusu, kâbusu, korkulu rüyası oldu.

Bizim gelmemiz, onların gitmesiyle sonuçlanacak çünkü: Biz yeniden gelince, emperyalistler bölgemizin petrol ve doğal gaz yataklarını haramîler, modern eşkiyalar olarak çalıp çırpamayacaklar!

Bizim bölgemizdeki hâkimiyetlerini zamanla yitirecekler ve sonuçta buradan defolup gidecekler emperyalistler.

Sadece buradan çekilmiş olmayacaklar, tarihi yapan bir aktör olarak tarihten de çekilme sürecine girecekler...

Unutmayalım: Batılılar dünya üzerindeki hegemonyalarını, Osmanlı coğrafyası üzerindeki hegemonyalarına borçlular. Batılılar, Osmanlı coğrafyasından uzaklaştırıldıklarında, sadece bir coğrafyadan değil tarihten de uzaklaşmış, uzaklaştırılmış olacaklar.

O yüzden üzerimize üzerimize geliyorlar hem içerden hem dışardan hem enlemesine hem de boylamasına Türkiye'yi kuşatmaya, Türkiye'ye diz çöktürmeye çalışıyorlar.

BÜYÜK HATA YAPAMAYIZ: İNİSİYATİF ALMAK ZORUNDAYIZ

Ancak bu süreçte biz ne yapıyoruz Türkiye olarak?

Stratejik, ekonomik olarak büyük işlere imza atıyoruz ama büyük hatalar da yapıyoruz.

Büyük hataların başında Rusya ve Mısır'la yaşadığımız krizler var.

Rusya'yla ilişki kopmaz. Rusya, aks / eksen ülkesidir. Aks ülkesiyle ilişkiyi koparırsanız, Batılılar, buldukları ilk fırsatta kafanızı koparırlar sizin. 4-5 sene önce tam tamına bunu yazmıştım bir kaç kez. O zaman kimse dinlemedi. Zılgıtı yedim. Linç edildim.

Aynı şey Mısır'la ilişkiler faslında da geçerli. İngilizlerin 2 asırlık temel stratejisi, Türkiye ile Mısır'ın aslâ yanyana gelmemesi, köklü ilişkiler kurmaması şeklindedir. Eğer siz bunu bilmiyorsanız, işimiz zor, ödemektir.

Türkiye, bağımsız bir ülke değil. Türkiye, yalnızca teritoryal / toprak olarak bağımsız. Nitekim Erdoğan da bunu Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesi olarak ifade ediyor. (Özür dileyerek, bu tanımlamaların bendenize ait olduğunu hatırlatmak isterim. Yeni Şafak'ın arşivine bakın kaç yazı yazmışım bu istiklal ve istikbal mücadelesi meselesiyle ilgili olarak, görmüş olursunuz.)

Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesi verdiği, ufkunu medeniyet coğrafyasına genişlettiği, ekonomisini ve stratejik imkânlarını büyüttüğü bir zaman diliminde şunu iyi bileceksiniz: Türkiye, hedef ülke hâline gelecektir; büyüyorsunuz, geliyorsunuz diye tören yapmayacaklar herhalde, değil mi?

Bu durumda siz de temkinli, basiretli, ferasetli gideceksiniz: Sürekli inisiyatif alacaksınız. İş işten geçtikten sonra gidip teslim olmak gibi tehlikeli bir yönelime izin vermeyeceksiniz Allah korusun.

Rusya meselesinde Türkiye tuzağa düşürüldü.

2 ASIRDIR İNGİLİZLERLE SAVAŞ HÂLİNDEYİZ!

Son iki yazımda dikkat çektim: İngilizler, bizim bin yıldır kurduğumuzEhl-i Sünnet Omurga'yı yıkıyor, yerine 2 asırdır adım adım, ama son çeyrek asırda hızla hâricî mantığını ana omurga konumuna yerleştiriyor. İngilizlerle çok sinsi bir savaş hâli yaşıyoruz.

İkinci olarak küresel sistemde yarım asırdır İngiliz-Yahudi kapışmasıyaşanıyor. Bu meseleyi Pazartesi günkü yazımda ayrıntılı olarak yazmıştım. Burada tekrarlamayacağım.

İsrail, bizim hiç bir zaman dostumuz olmadı. Türkiye, İsrail'in kölesi, uydusu gibi hareket etti kurulduğu yıldan bu yana. İnanılmaz bir onursuzluk bu!

Buna dur denildi.

Ama öte yandan örgütler üzerinden, İngilizler hem Yahudileri hem de Türkiye'yi fena hâlde köşeye sıkıştırdı. İran'ın (müstakbel Şiî-Sünnî çatışmasının) önü alabildiğine açıldı.

Türkiye, fena hâlde köşe kıstırıldı. Türkiye'nin İngilizlerle masaya oturmasını beklemeyin. Çıldırtırlar İngilizler! Yaşadığımıza pişman ederler. Bakınız Arap dünyasının lime lime edilmiş hâli. Bakınız: Paramparça edilen Müslüman Hindistan.

BATILILARA, YAHUDİLERE GÜVENİLMEZ AMA BU ÜLKEYİ DE KORUMAK ZORUNDAYIZ

İngilizler soğukkanlı, Yahudiler tezcanlıdır. İkisi de açgözlüdür, kapitalizmin iflah olmaz orangutanlarıdır.

Ama Türkiye'nin İngilizlerin enlemesine ve boylamasına bölgemize yerleşmesi, örgütleri fütursuzca kullanması, FETÖ'nün beynini şekillendirmesi, özetle içerden ve dışarıdan üzerimize üzerimize gelmesi Türkiye'nin Almanya'yla birlikte Yahudilerle (dikkat: İsrail biraz semboliktir, asıl mesele Amerika'yı kontrol eden Yahudi gücüyle) ittifak yapması kaçınılmazdı.

İsrail'le, Almanya'la, Amerika'yla, Rusya'yla dost olmaktan sözetmiyorum. Denge ve strateji dehası Abdülhamid'in izinden giderek küresel güçlerle ittifat yapmaktan sözediyorum. Bu ülkelerin hiç birine güvenilmez sonsuza dek.

Ama dünya böyle.

Türkiye'nin düşmemesi gerekiyor. Türkiye düşerse, mazlumların umudu da suya düşer, Müslümanlar kolay kolay bellerini doğrultamazlar. Her yeri çökerttiler, her yeri. Pakistan'ı, Mısır'ı, Irak'ı, Arap Yarımadası'nı vesaire her yeri.

O yüzden linç edilmeyi göze alsam da, Türkiye'nin uçuruma doğru yuvarlandığını gördüm ve haykırdım: Türkiye, düşmanlarını azaltmak, müttefiklerini çoğaltmak zorundadır, dedim aylarca.

Nihayet bu noktaya gelindi.

Yine Türkiye, eğitimde, gençlik'te, medyada, kültür, fikir ve sanat hayatında tam anlamıyla işgal altındadır. Hiç bir ülke böyle bir şeye izin vermez. O yüzden Türkiye'nin yeniden İslâmîleşme, ruh köklerine, medeniyet dinamiklerine kavuşma yolculuğunu vakit kaybetmeden başlatması ve hızlandırması, varlığını koruyabilmesinin yegâne şartıdır.

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.