Yeni cephenin adı: Türk-Kürt-Sünni..

İbrahim KARAGÜL

Aniden ortaya çıkan bir örgüt, Irak ordusunu silah bırakmaya zorluyor ve şehirleri teker teker ele geçiriyor. Israrla petrol bölgelerine, doğalgaz bölgelerine, boru hattı güzergahlarına yöneliyor ve ulaşabildiği her bölgeyi denetim altına alıyor.

Akıllıca planlanmış bir strateji ile yeni bir devlet olmaya doğru gidiyor, sınırlar, haritalar belirliyor. Irak'ın demografik yapısına, etnik ve mezhep kimliğine göre bir siyasi güç oluşturuyor.

İzlediği strateji İran'ın Suriye üzerinden Lübnan'a ulaşan stratejik dayanışma hattını tam ortadan, Irak topraklarından koparacak şekilde. Bu amaca yönelik çok kritik bölgeleri ele geçiriyor.

S. Arabistan, Ürdün ve Körfez ülkelerinin İran korkusunu, İran tehdidini ortadan kaldırmaya yönelik bir yöntem izliyor. İran'ın da, Bağdat'taki İran destekli hükümetin de karizmasını yerle bir edebiliyor. 1991'den beri bölgedeki her müdahaleden kazançlı çıkan İran, 20 yıldan fazla bir süredir ilk kez kayıpla, başarısızlıkla yüzleşiyor.

MEZHEP SAVAŞI DEĞİL ARAP-FARS SAVAŞLARI

Mezhep savaşı korkusuyla baktığımız olay, hep söylediğim gibi, aslında bir Arap-Fars savaşıdır. Arap-İsrail savaşlarından sonra otuz yıldır devam eden ve bütün bölgeyi parçalara ayıran bir Arap-Fars savaşı izliyoruz. Ama nedense bu savaşa ilişkin tek cümle kurmuyoruz. Etnik çatışmalar, mezhep çatışmaları ve işgaller, coğrafyanın her köşesinde kendini hissettiren bu büyük savaşı görmemizi engelliyor. Bu yüzden krizi bambaşka argümanlarla, gerekçelerle, formatlarla tartışıyoruz.

Böyle bir coğrafya okumasıyla, mezhep ve örgüt saplantısına ayarlı bakış açısıyla bölgenin geleceğine dair söz söylememiz mümkün değil. Hoşumuza gitmese de gerçeği görmek, bu gerçeğe göre hareket etmek, rasyonel adımlar atmak zorundayız.

IŞİD olayı son derece dikkatlice hazırlanmış bir stratejidir. Örgüt aklı değil, devlet aklıdır. Belki de Irak işgalinden daha fazla bölgenin güç haritasını, siyasi haritasını değiştirme potansiyeline sahiptir. Çünkü yıllardır devam eden Arap-Fars savaşında yepyeni bir aşama başlamıştır. Yeni bir savaştır bu… İran'ı Irak topraklarında dizginleme, Arap dünyasının doğu sınırını yeniden Irak topraklarında çizme savaşıdır.

Öyleyse bu çatışmayı, IŞİD olayını kimse küçümsemesin. Terör ya da değil. Örgüt ya da değil. El Kaide ya da değil. Bunlar ikincil tartışmalardır. Bu kavramlarla analiz ettiğimiz gelişmeler ufkumuzu daraltacaktır.

IŞİD SURİYE İLE DE SAVAŞIR

IŞİD 'Şam yönetimiyle birlikte hareket ediyor' denildi. Suriye muhalefetini eziyor denildi. Olabilir. Konjonktürel ortaklık mümkündür. Ama işin tabiatı, bu hareketin Irak sonrası Şam ile çatışacağına işaret ediyor. Bu hafta başında Suriye uçaklarının IŞİD militanlarını bombaladığına dair haberler bunun göstergesi olabilir.

Unutmayın, Tahran-Bağdat-Şam ve Hizbullah ekseni, Suriye savaşında öne geçti. Suriye muhalefetine destek veren cephenin etkisi, söz konusu eksenin ortak savaşıyla, zayıfladı. Batılı ülkelerin desteği sözde kaldı ve Şam-Tahran ittifakı öne çıktı. IŞİD'in devreye girişi tam da bu sırada gerçekleşti. Zamanlama önemli mi bilmiyorum ama doğrudan söz konusu ekseni hedef aldığı ortada.

İlk planda Kürtlerle ve Türkiye ile bir çatışma söz konusu değil. Irak'ın Sünni bölgeleri ile Suriye'nin Sünni bölgelerini ilgilendiren bir proje uygulanıyor. İran'ın ve Nuri el Maliki'nin tamamen ayrıştırıcı, mezhep kimliğine ölçü alan yaklaşımı devam ettikçe çatışmalar daha da derinleşecektir. Irak'ta bir uzlaşma hükümeti kurulması imkansızlaşacaktır.

Daha önce söylemiştim; Türklerin rehin alınması doğrudan Türkiye'yi hareketsiz bırakmaya, belki de iç politikayı etkilemeye dönük bir başka proje olabilir ancak.

TÜRKİYE-KUZEY IRAK ORTAKLIĞINA DİKKAT!

Olayı anladıktan sonra, olabileceklere yoğunlaşmak şu an yapılacak en önemli şeydir. Ortaya nasıl bir harita çıktığını göremeyenlerin bundan sonrasına hesap yapmaları elbette zor olacaktır. Irak'ın bütünlüğü hepimizin ortak isteğidir. Ama artık öyle bir bütünlükten söz etmek pek mümkün görünmüyor. Türkiye'nin bu konuda yapacakları sınırlıdır. Bir ayrışma yaşanıyor ve bu ayrışma ister istemez Türkiye'nin bölge politikalarını da derinden etkileyecektir.

Ankara ile Kuzey Irak arasındaki ilişkilere özellikle dikkat etmek gerekiyor. Yeni şartlar Erbil'i Bağdat'tan koparıyor. Bağdat'ın da bundan endişe ettiği kanaatinde değilim. Irak'ın bütünlüğü için uğraşmaktansa daha küçük bir Şii yönetimini ellerinde tutmayı daha fazla önceliyorlar. İçten içe parçalanmayı onlar da istiyor. Kürtler de istiyor, Sünni Araplar da. Yani aslında herkes bir şekilde bu gerçeği kabullenmiş durumda ve birarada yaşamak için pek de irade gösterecek gibi değiller.

Önümüzdeki dönemlerde Türkiye ile Kuzey Irak arasında radikal gelişmeler olabilir. Müthiş bir yakınlaşma yaşanabilir, büyük bir enerji açığa çıkabilir. Türkiye'nin genel anlamda Irak'ın Sünnileri ile de pek sorun yaşayacağı kanaatinde değilim. Türkiye'nin devlet aklının bütün bunları değerlendirdiğini, geleceğe dönük bir takım 'köklü hesapları' gözden geçirdiğini düşünüyorum.

Çözüm sürecini ayakta tutmaya dönük paketin dün Meclis'e sevkedilmesini, biraz da bu gelişmelerle birlikte ele almak iyi olur. Ankara-Erbil yakınlaşması çözüm sürecini alabildiğine güçlendirecek, sürece yönelik içeriden gelen sabotajları zayıflatacaktır. Bugünkü konjonktür, çözüm sürecinin ayakta kalmasını zorunlu kılıyor. Olağandışı bir bölgesel değişiklik yaşanmazsa bu süreç başarılı olacaktır.

Bugünden itibaren Türkiye ile K. Irak ilişkileri iki ülkeyi ilgilendirmekten çıkıp küresel bir ilgi odağı haline getirecektir. İran'ın ve Batı'dan bölgeye müdahil olanların bu yakınlaşmaya yönelik tavrı da bir o kadar dikkat çekici olacaktır.

IŞİD ESAD'I DA DEVİRİR…

IŞİD olayı örgüt ve terör meselesi değildir. Sadece Irak meselesi olmaktan da hızla çıkmakta, bölgesel bir meseleye dönüşmektedir. İran ve Batılı ülkelerin gelişmelere müdahalesi, Tahran için yeni bir zafer anlamına gelmektedir. Çünkü Sünni Arapların bir kez daha tasfiyesi, Tahran'dan Beyrut'a uzanan eksenin tarihi zaferi olacaktır.

Eğer bölgesel bir meseleyse, eğer Irak içindeki İran aksını parçalıyorsa IŞİD'in ya da onun yerini dolduracak gücün ikinci hedefi Şam yönetimi olacaktır.

Not edin bir yere… Tabii uzun süredir yazdığım; 'Türk-Kürt-Sünni' formülünü de ya

İlk yorum yazan siz olun
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.