Rize'de ihracat kan kaybediyor

Rize'de ihracat kan kaybediyor
DKİB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, açıklama yaptı.

Doğu Karadeniz İhracatçıları Birliğine (DKİB) bağlı 3 ilden bu yılın yedi aylık döneminde yapılan ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 31 azaldı.

DKİB Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hamdi Gürdoğan, yaptığı yazılı açıklamada, yetki alanlarında bulunan Artvin, Rize ve Trabzon'dan, Ocak-Temmuz aylarında toplam 516 milyon 252 bin 796 dolarlık ihracat gerçekleştirildiğini belirtti.

Geçen yılın aynı dönemindeki ihracat rakamının 745 milyon 578 bin 569 dolar olarak gerçekleştiğini ifade eden Gürdoğan, bu yılın ilk yedi ayındaki ihracatta, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 31 düşüş yaşandığını kaydetti.

Gürdoğan, ihracatın 381 milyon 741 bin 882 dolarlık bölümünün Trabzon, 115 milyon 749 bin 774 dolarlık bölümünün Rize, 18 milyon 761 bin 140 dolarlık bölümünün Artvin'den yapıldığını, en çok ihracat gerçekleştirilen ürünlerin ise sırasıyla fındık ve mamulleri, yaş sebze ve meyve ürünleri ile madencilik ürünleri olduğunu bildirdi.

Bölgeden 2009 yılı Ocak-Temmuz aylarında 72 ülkeye ihracat yapıldığını belirten Gürdoğan, en çok ihracat yapılan 5 ülkenin ise sırasıyla Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti, Gürcistan, İtalya ve Almanya olduğunu ifade etti.

Gürdoğan, 2009 yılının ilk aylarından itibaren dünya genelinde etkileri devam eden ekonomik krizin son zamanlarda iyileşme sinyalleri vermeye başladığı bu dönemde, düşüş trendine giren ihracatın daha da büyük bir sekteye uğramaması için yapısal sorunların ivedilikle çözümlenmesinin önem taşıdığını kaydederek, şöyle devam etti:

''Bunun içinde de özellikle global piyasalardaki ivme doğrultusunda, rekabet imkanı doğuran ve ihracatı artış trendine dönüştürecek uygulamaların ve hepsinden öncelikli ihracatçının tek enstrümanı olan rekabetçi kur yapısının oluşturulması büyük aciliyet arz etmektedir.

Gelişmelerin gerisinde kalınması, rakip ülkelerin eş değerindeki uygulamaların yapılmaması halinde ihracat sektörünün toparlanması ancak çok uzun vadede olabilecektir. Ayrıca, uluslararası piyasalarda kısmi iyileşme sinyalleri görülürken ve buna paralel olarak ihracatımızın önümüzdeki dönemde artış trendine gireceği yönünde ümitler taşımaya başladığımız bir dönemde döviz kurlarının ve ihracatımızın ağırlıklı olarak yapıldığı ABD doları kurunun 1.500'ün altına düşmesi ve bu değerin önümüzdeki günlerde daha da düşme ihtimali taşımasının, Türkiye ekonomisini ve dış ticaretini tekrar kaygılı bir döneme sokacağı endişesini taşımaktayız.''

DKİB Yönetim Kurulu Başkanı Gürdoğan, rekabet edebilirlik konusunda gelişen ve gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi özellikle ''sanayi ve tarım ürünleri sektöründeki imalatçıların ve ihracatçıların farklı teşvik enstrümanlarının geliştirilmesi suretiyle desteklenmesi, kur riskinden kaynaklanan zararların telafisi açısından Türkiye'de kur riski sigorta sisteminin kurulmasını sağlayacak bir yapı tesis edilmesi, döviz kurundaki düşüş riskine karşılık sadece ihracatçılara uygulanabilecek bir sabit döviz kuru sisteminin uygulamaya konulması''nın, alınabilecek rasyonel tedbirlerin en önceliklerini oluşturduğunu belirtti.

Hamdi Gürdoğan, bu paralelde, TCMB tarafından döviz kurları üzerindeki baskının kaldırılarak, kurların ithalatı kısıtlayıcı ve üretim ve ihracatı teşvik edici, istihdamı artırıcı bir dengede oluşmasının sağlanması ve özellikle ithal girdi kullanan sektörler için yerli girdi ve hammadde kullanımının teşvik edilmesi amacıyla, bütün sektörlerde ihracatçılara dünya fiy atları eşdeğerinde yerli malı teminini sağlayıcı bir sistemin kurulmasının önem taşıdığını ifade etti.

Rusya Federasyonu ile yıllardır tekerrür eden geçiş belgesi sorunları, yaş meyve sebze ihracatına getirilen kısıtlamalar ve analiz maliyetlerinin yüksekliği gibi engeller nedeniyle pazarların her gün biraz daha rakiplerin eline geçtiğini belirten Gürdoğan, şunları kaydetti:

''Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca Rusya Federasyonu'na gerçekleştirilen yaş meyve sebze ihracatında laboratuvar analizlerinde var olan kontrol sürecine yeni bir ilave laboratuvar analizi daha adapte edilmesinin planlanmakta olduğu, ilgili çevrelerde dile getirilmektedir. Ancak, bu tür bir yaklaşımın yaş meyve sebze ihracatını daha da ağırlaştırmanın yanı sıra Türkiye'de son zamanlarda Rusya tarafından kaynaklanan kısıtlamaların gölgesi altında yetişerek gelişen laboratuvar lobisini desteklemek ve kuvvetlendirmek anlamı taşıdığı da gözden kaçmamaktadır. Oysa ki tarım sektörümüzün üretici ve ihracatçısı dünyanın en pahalı girdisini kullanmakta, haksız rekabete maruz kalmakta, bürokrasinin hantal yapısı ve yoğunluğu altında ezilerek adeta cezalandırılmakta, bunun yanında bu açıklardan faydalanarak yeni oluşturulan yan sektörler mükafatlandırılmakta ve politikalar bu lobilerin istekleri doğrultusunda oluşturulmaktadır.

Bu nedenle, yetkililerden dileğimiz ihracatın önündeki engellerin aşılması için gerekli çalışmaların bir an önce yapılması ve yapısal sorunlara kalıcı ve somut çözümler getirilmesidir. Sayın Başbakanımızdan da en önemli istirhamımız, Rusya Federasyonu Başbakanı Sayın Putin'in de ülkemizi ziyareti fırsat olarak görülerek, Rusya Federasyonu ile yaşadığımız yaş meyve sebze sorununa kalıcı çözüm bulunması konusunda görüşülmesidir.''