Sahte Başarı Öyküleri İle Emekçileri Kandıramazsınız

Sahte Başarı Öyküleri İle Emekçileri Kandıramazsınız
Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Emekçileri Sendikası (Tüm Bel Sen) Artvin Ardahan Rize Bölge Başkanı Mustafa Kalyoncu, Bem Bir Sen'in hükümetle yaptığı anlaşmaya tepki gösterdi.

Tüm Bel Sen Artvin Ardahan Rize Bölge Başkanı Mustafa Kalyoncu yaptığı yazılı açıklamada, Bem Bir Sen Sendikası'na ağır eleştirilerde bulunarak "Bütün Konfederasyonların ve Sendikaların imzalamayarak masadan kalktığı kamu emekçileri toplu sözleşme görüşmelerinde yerel yönetim hizmet kolunda hükümetle anlaşmaya vararak sözde toplu sözleşme imzalamayı büyük bir başarı olarak kamuoyuna duyurdu. Bem Bir Sen’in kamu emekçilerinin genel iradesine aykırı bir şekilde yaptığı bu anlaşmayı başarı olarak sunması binlerce yerel yönetim emekçisini ve kamuoyunu yanıltmaktan başka bir şey değildir." dedi.

Kalyoncu açıklamasında Kamu Emekçileri Adına İlk Toplu Sözleşmeyi 1993 Yılında TÜM BEL SEN'in imzaladığını belirterek "BEM BİR SEN’in 2,5 milyon kamu emekçisinin iradesini hiçe sayarcasına hükümetle imzaladığı bu sözde toplu sözleşme kamu emekçilerinin imzaladığı ilk sözleşme değildir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kamu emekçileri adına gerçek manada ilk toplu sözleşmeyi 1993 yılında Gaziantep Belediyesi ile TÜM BEL SEN imzalamıştır. Söz konusu bu sözleşmenin Sayıştay’ın zimmet kararı vermesi nedeniyle uygulanamaması sonrasında konuyu yargıya taşımış; iç hukuk yollarının tıkanması sonrasında ise konu TÜM BEL SEN tarafından uluslararası yargıya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ye taşınmıştır." dedi.

AİHM’de on yılı aşkın süre devam eden yargılama sürecinin, AİHM Büyük Dairesinin 12 Kasım 2008 tarihinde vermiş olduğu, 47 Avrupa Konseyi üyesi ülkeyi de bağlayan içtihat niteliğindeki kararı ile nihai olarak sona erdiğini ifade eden Kalyoncu şunları kaydetti: Toplu sözleşme hakkının emekçilerin sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz bir parçası olarak değerlendiren ve bu hakkını uygulanmasına yönelik her hangi bir engel veya kısıtlamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin kişilerin örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen 11. Maddesinin ihlali niteliğinde olduğuna karar vererek Türkiye devletini mahkûm etmiştir.

Türkiye’nin de taraf olduğu temel uluslararası sözleşmelere atıf yapan AİHM Büyük Dairesi bu kararında Türkiye Hükümeti’nin temel bir insan hakları ihlali yaptığı gerekçesiyle Sendikamıza tazminat ödenmesine ve söz konusu bu ihlalin bir daha tekrarlanmaması için iç hukukta gerekli düzenlemeleri ivedi bir şekilde yapmasına hükmetmiştir.

Sendikamız, kamu emekçilerinin toplu sözleşmeli ve grevli sendikal hakları için mücadele sürdürürken yasakçı yasaları bahane ederek bizlerin bu mücadelesini baltalayan sözde sendikalar, TÜM BEL SEN’in binbir bedel pahasına toplu sözleşme hakkını kullanması sonrasında bizi emsal göstererek bu hakkı kullanmaya başlamışlardır. Toplu sözleşme kavramının içeriğini boşaltmak için adına “sosyal denge sözleşmesi” demelerine rağmen bu sendikalar, yaptıkları sözleşmeleri hukuksal olarak TÜM BEL SEN’in kazanımlarına dayandırmışlardır. 

Bütün bu gerçekler ortadayken BEM BİR SEN Genel Başkanının özerk bütçeli kamu idareleri olan belediye ve il özel idareleri yönetimleriyle değil de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile imzaladığı toplu sözleşmeyi tarihteki ilk toplu sözleşme diye tarif etmesi, sadece TÜM BEL SEN’in 1993 yılından bu yana imzaladığı toplu sözleşmeleri değil kendi sendikasının da TÜM BEL SEN’i emsal göstererek imzalamış olduğu ve altında Genel Başkan olarak kendi imzasının olduğu onlarca toplu sözleşmeyi görmezden gelmesidir.

Bütün Çalışanlara Sosyal Denge Tazminatı Ödeneceği Aldatmacası

Bem Bir Sen’in "Belediye ve il özel idarelerinde çalışan 110 bin memur için toplu sözleşme masasında 680 lira sosyal denge tazminatı almayı başardık." şeklindeki açıklamasının toplu sözleşme taraflarının iradesini hiçe sayan bir uygulamayı başarı olarak sunmaya dönük çok daha büyük bir aldatmaca olduğunu iddia eden Tüm Bel Sen Artvin Ardahan Rize Bölge Başkanı Mustafa Kalyoncu, yerel yönetim emekçilerinin yıllardır kullandığı ve hukuksal olarak da onaylattığı toplu sözleşmelerde işverenlerle eşit koşullarda yaptıkları pazarlıklar ile belirledikleri ekonomik haklarını belli bir sınıra hapsetmek amacıyla getirilen  “sosyal denge tazminatı tavan tutarı” yerel yönetim emekçilerinin özgür toplu sözleşme yapma hakkına vurulan bir kelepçe olması bağlamında tamamen anti demokratik ve yasakçı bir uygulama olduğunu kaydetti.

Kalyoncu açıklamasında ayrıca şunları kaydetti: “Sosyal denge tazminatı tavan tutarı” uygulamasının bu anti demokratik karakteri ortadayken BEM BİR SEN’in hükümetle bunun miktarına ilişkin bir anlaşmaya varması bırakın bir kazanımı; hem yerel yönetim emekçilerin hem de özerk bütçeli kamu kurumları olan yerel yönetimlerin özgür toplu pazarlık iradesinin ellerinden alınmasını kabul etmekten başka bir şey değildir.

Sendikamızın en başından bu yana karşı çıktığı ve yasalaşmaması için her türden mücadeleyi sürdürdüğü yerel yönetim emekçilerinin özgür toplu sözleşme yapma iradesini gasp etmeyi amaçlayan 4688 sayılı sözde sendika yasasını kabul eden Bem Bir Sen bu yasa uyarınca hükümetle yaptığı anlaşma çerçevesinde kabul ettiği sosyal denge tazminatı tavan tutarı miktarı yerel yönetim emekçilerinin var olan haklarını ileriye değil tam tersine geriye götürmektedir.

Şöyle ki; Sendikamızın ülke genelinde yapmış olduğu ve halen uygulanmakta olan birçok sözleşmeyle üyelerimize 1000 liraların üzerinde aylık ücret artışları sağlamışken Bem Bir Sen’in ücret zammına ilişkin 650 lira üst sınırı kabul etmesi ifade edildiği gibi bir kazanım değil maalesef ki büyük bir kayıptır.
Bununla birlikte Bem Bir Sen’in söz konusu tavan tutarının belediyelerde ve il özel idarelerinde çalışan 110 bin kamu emekçisinin hepsine kendiliğinden yansıtılacağına yönelik açıklaması ise başlı başına bir yanlış olup, eğer bilinçsiz bir şekilde yapıldıysa açıklama yapan Bem Bir Sen yöneticisinin bilgisizliğinin; bilinçli yapıldıysa ise de bile bile bir aldatmacanın kanıtıdır.

İlk olarak; Bem Bir Sen’in  “110 bin yerel yönetim emekçisi için almayı başardıklarını” ifade ettiği sosyal denge tazminatı 680 lira değil yüzde 4’lük göstermelik zamla aşağı yukarı 650 liraya tekabül etmektedir. İkinci olarak söz konusu bu sosyal denge tazminatı 110 bin yerel yönetim emekçisine kendiliğinden ödenecek bir zam değil sendikanın ilgili belediye veya il özel idaresinde yapabileceği toplu sözleşme sayesinde üyelerine sağlayacağı ekonomik kazanımın üst limitini belirlemektedir. Yani Bem Bir Sen’in hükümetle yaptığı bu anlaşmaya göre her hangi bir yerel yönetim emekçisi çalıştığı işyerinde (belediye ve ya il özel idaresi) yapılan toplu sözleşmeden en fazla 650 lira ekonomik hak alabilecektir. Bununla birlikte yerel yönetim emekçilerinin söz konusu bu 650 liranın hepsini almasının da garantisi yoktur. Bunu alabilmesi için öncelikle ilgili belediye ve ya il özel idaresinde toplu sözleşme imzalanması gerekmekte, bunun için de ilgili yerel yönetim kurumunun bazı şartları yerine getirmesi gerekmektedir. Söz konusu bu şartlara göre ilgili kurumun personel giderleri bütçe gelirlerinin belediyelerde yüzde 30'unu, il özel idarelerde ise yüzde 25’ini geçmemesi; ilgili kurumun borçları gelirlerinin yüzde 10'unu geçmemesi ve ilgili kurumun geçmişe dönük ödenmemiş ücret borcu bulunmaması gerekmektedir. 

Söz konusu sosyal denge tazminatının ödenmesi için sadece bu toplu sözleşme yapma(ma) şartlarını yerine getirmek yetmez aynı zamanda ilgili yerel yönetim kurumunun üst amiri (belediyelerde; belediye başkanı/ il özel idarelerinde ise vali) çalışanlarına bu rakamı ödemeyi taahhüt eden bir toplu sözleşmeyi kabul etmesi gerekmektedir.

Yani, Bem Bir Sen’in 110 bin yerel emekçisi için almayı başardığı söz konusu bu sosyal denge tazminatı asıl olarak yasada belirtilen toplu sözleşme yapma(ma) şartlarına ve belediye başkanı veya valinin insafına bağlı olan sözde bir kazanımdan başka bir şey değildir.

Senede İki Kere İkramiye Verileceği Aldatmacası

Bem Bir Sen’in açıklamasında yer alan yerel yönetim çalışanlarına senede iki kez ikramiye verileceğinin ise başka bir yanlış olduğunu bildiren Kalyoncu bu konuda ise; "Öncelikle söz konusu ikramiye yeni bir uygulama olmayıp mevcut halde 657 sayılı yasada bulunan, bütün çalışanlara değil sadece amirleri tarafından diğer çalışanlara göre üstün performans göstermiş uygulamasının bir parçasıdır. Yani söz konusu ikramiye aslında kamunun piyasacı bir anlayışla yönetilmesine ve emekçileri bir biriyle yarışa sokmayı amaçlayan performans uygulamasının bir unsurudur. Kendisine emek örgütü diyen bir sendikanın, emekçilerin bir birbiri ile yarıştırılmasını, adam kayırmacılığı, çalışanların amirlerinin her isteğini yerine getirmesi ve haksızlıklara karşı sessiz kalması gibi sonuçlara neden olan performans uygulamasını savunması, hatta bu uygulamanın genişlemesi için çaba harcaması söz konusu sendikanın emekçilerin ortak hak ve çıkarlarını değil de amirlerin emekçileri havuç ve sopa anlayışı ile terbiye etmesini savunduğunu göstermektedir." dedi.