Sedat Peker’den Çözüm Sürecine Destek İHH’ya Yardım Çağrısı

Sedat Peker’den Çözüm Sürecine Destek İHH’ya Yardım Çağrısı
Rizeli ünlü işadamı Sedat Peker, İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı aracılığıyla Doğu Türkistan’a yardım çağrısında bulundu.

Ünlü işadamı Sedat Peker, sosyal medya sayfalarından “Bir Umuttur Yaşamak” başlığıyla bulunduğu paylaşımlarında Doğu Türkistan'da zulüm gören Uygur Türkleri'ne yardım çağrısında bulundu. İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) aracılığıyla zulme uğrayan kardeşlerimize yardımda bulunun çağrısı yapan Peker, ayrıca çözüm sürecine de destek veren mesaj yayımlayarak, “Türkiye'nin başına çorap örmek isteyenler, koz olarak Kürt Meselesi'ni kullanıyor. Bu kozu çözüm sürecini başarıyla nihayete erdirerek ellerinden almalıyız” dedi.

Peker, sosyal medya sayfalarındaki paylaşımlarında şunları kaydetti:

Kıymetli Dostlarım, Bugünkü paylaşımımda dünya ve ülkemiz kamuoyunda bir türlü hak ettiği yeri bulamayan Doğu Türkistan'daki Çin zulmüne değinmek istiyorum. Doğu Türkistan, tüm dünya Türklüğünün Atayurdu’dur. Karahanlılar devleti hükümdarı Abdülkerim Satuk Buğra Han ile birlikte toplu halde İslam'ı kabul ederek, ilk Türk-İslam Devleti’nin kurulduğu coğrafyadır.

1949 yılına kadar bağımsız olan Doğu Türkistan, Çin tarafından işgal edilmiş, 65 yıldır da bu zulüm devam etmektedir. Çin tarafından işgal edilmiş olan diğer bir bölge, yani Tibet, Budizm inancının en yükseğinde ki din adamı ve dünyaca ünlü sanatçılar tarafından devamlı gündeme getirildiği için tüm dünya'nın gözü, dönem dönemde olsa bu bölgeye odaklanmıştır. Ancak ilk satırlarımda da belirttiğim gibi bağımsız bir devletken işgal edilmiş olan Doğu Türkistan, maalesef ki hem dünya'nın hem de ülkemizin kamuoyunda çok ender yer bulmaktadır.

Ramazan Bayramı'nın ikinci gününde topluca ibadet yapılan, kadınların ve çocukların olduğu bir eve, Çin'li polislerce hücre evi diye baskın yapılması neticesinde çıkan olaylarda; Yarkent, İlişku ve çevre illerde ki çıkan ayaklanmalarda, Çin Hükümeti resmi olarak 97 kişinin öldüğünü açıklasa da en az üç-dört bin Uygur Türkünün şehit edildiği birçok kaynakça doğrulanmaktadır. Ayrıca bu bölgelerdeki tüm cezaevleri ağzına kadar doldurulmuş ve yeni cezaevleri de inşa halindedir. Gözaltına alınan Uygur Türklerine yapılan suçlama "Örgüt kurmak ve Çin etnik kimlikli göçmenlere saldırı ve öldürmekmiş". Bu yargılamalar neticesinde 57 kişi ağır hapse mahkum edilmiş, bu yargılamaların devamında da her gün yeni Uygur Türkleri gözaltına alınmaktadır.

İlham Tohti ismindeki bir profesör "Çin'in, Doğu Türkistan'da yaptığı asimilasyonu bir an önce durdurması gerekir." diye yazdığı makale yüzünden 23 Eylül 2014 yılında gözaltına alınarak yargılanması sonucunda, müeebbet hapis cezasına çarptırılmıştır.

Türkiye'deki basının üzerinde etkisi olan büyük holdinglerin tamamı Çin ile yüksek rakamlarda ticaret yaptıkları için bu konulara maalesef ki ya hiç yer vermiyor ya da utanma belası birkaç satır yer vererek geçiştiriyorlar. Bizdeki insan hakları aktivisti olduğunu iddia edenler ise maalesef ki ortalarda hiç gözükmüyorlar. Dışişleri Bakanlığı, imkanları nispetinde bir şeyler yapmak istese de Çin'in, Kürt sorununa dahil olup, bu sorunu kaşıyacağından çekindikleri için gerekli müdahaleyi maalesef ki yeterli olarak yapamıyorlar.

Uygur Türklerinin anası olarak bilinen Rabia Abla'yı Türkiye'ye getirtemiyoruz. (Biraz önce söylediğim Kürt meselesinin üzerimizdeki kamburundan dolayı) Tüm dünya Atayurdumuz olan Doğu Türkistan'daki Uygur Türklerini kasabın merhametine terk edilen kurbanlar gibi yalnız bırakmış durumdadır. Bizler işte bu yüzden çok çalışmalıyız. Ancak sözde değil, gerçekten çok çalışmalıyız. Eğlencemizden keserek, uykumuzdan keserek, devamlı suretle çalışmalıyız. Ve tabi ki bize karşı koz olarak kullanılan Kürt sorununu çözüm süreciyle neticeye kavuşturarak, rakiplerimizin elinden bize karşı her zaman kullandıkları bu kozu almalıyız.

Toprak reformu adı altında Uygur Türklerine ait topraklar, Çin asıllı göçmenlere dağıtılıyor. İş vaadiyle 18-25 yaş arasındaki genç kızlar Çin'e getirilerek, asimileye tabi tutulmaktalar. En kötüsü ise 5-6 yaşlarındaki yüz binlerce ufak çocuk, çift dilli eğitim projesi adı altında ailelerinden koparılmıştır. Çin'den devamlı göçmenler getirilerek, Uygur Türklerinin nüfusu nerdeyse azınlık hale getirilmiştir. Bundan sonraki aşama Rusya'nın, Kırım'da yaptığı gibi referandum neticesinde Doğu Türkistan'ın özerklikten vazgeçip, direk Çin'e bağlanması olacaktır.

Bizim ülkemizde insan hakları aktivisti olduğunu söyleyenler tüm bunlara sessiz kalırken, ülkemizin aleyhine olacak olaylarda nasıl sokağa döküldüklerini ise vatan evlatları olarak sağduyuyla seyrediyoruz.
Ülkemiz hakkında hesabı olanlar şunu asla akıllarından çıkartmasınlar ;Ülkemizi koruyacak askerimiz, polisimiz, istihbaratımız yeterince güçlüdür. Ancak en zor şartlarda ortaya çıkmaktan çekinmeyecek olan, kanının rengi koyu vatan fedailerini kimse unutmamalıdır.

Müslüman Türk’e yapılan oyunları bozmak için yapacağımız tek şey çok çalışmaktır. İhtiyacımız olan tek şey ise güçlü olmaktır. “ Güçlülerin yaptığı kalleşliğe her zaman plan denmiştir. “Ancak bizim şanlı tarihimizde birçok olayla sabittir ki biz gücümüzü hiç kimseye kalleşlik yapmak için kullanmadık. Aksine güçsüzlere yapılan kalleşlikleri durdurmak, bozmak için kullandık. Gelecekte de kullanmaya devam edeceğiz.

Kıymetli dostlarım, ayrıca cumanızı ve kandilinizi tüm kalbimle kutluyorum. Bu kutsal gecenin tüm İslam alemine, zalimlere karşı mutlak galibiyet getirmesini YÜCE ALLAH’tan diliyorum.

(Not 1: Bu paylaşımı hazırladıktan birkaç saat sonra Çin'in resmi işyerleri ve resmi kurumlarda namaz kılmayı ve tesettürü yasakladığını öğrendim. Ajanslara bakıyorum ama bizim aktivistlerden gene bir ses yok.)

(Not 2: Sadece Doğu Türkistan’da ki ihtiyaç sahiplerine harcanması için “İHH Vakfı”na bağış yapabilirsiniz.)