İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Cemaat dış güç haline geliyor..

Cemaat dış güç haline geliyor..

BBC'de konuşursanız. The Wall Street Journal'a söyleşi verirseniz. Türkiye'de yol açtığınız, üzerinizden şekillenen siyasi krize dışarıdan ortak ararsanız. Yarın Financial Times'a, The Economist'e de konuşup Türkiye'de ekonomi çöküyor algısını da oluşturursunuz. Hem siyasi krizin hem de ekonomik krizin mimarı olursunuz.

Daha sonra, yirmi yıldır Türkiye ve bölgeye yönelik yayınlarını, bakışını, kötü niyetini çok iyi bildiğimiz bütün yayın organlarına, Neocon/İsrail aşırı sağına mensup yayın organlarına da çıkıp, Türkiye toplumunun öfkesini kazanmış bu yapılarla aynı karede görünürsünüz.

Konuşulan, söyleşi verilen, seçilen adreslerin temsil ettiği güç/çevreler son derece dikkat çekici. Her biri güçlü, merkezi, Batı sistemi içinde etkili, derin yapılar. Bu yapıların Türkiye'ye bakışı ortada. Türkiye'ye yönelik siyasi ve ekonomik, bölgeye yönelik yıpratıcı tasarruflarına bakınca sicillerinin ne kadar kabarık olduğu ortada.

Bu güç odaklarına yakın durmak, onlar üzerinden Türkiye'ye mesaj vermek, onların eliyle Türkiye'yi dövmek, onların etkileriyle hükümete operasyon çekmek hiç de hayra alamet görünmüyor.

Görünen o ki; bundan sonra izlenecek mücadele yöntemi de büyük ihtimalle benzer yapılar, odaklar üzerinden sürdürülecek, mesajlar bu çevreler üzerinden verilecektir. Türkiye'ye dışarıdan baskı uygulanacak, siyasi yıpratma ve algı inşası o derin yapılar üzerinden servis edilecektir.

Fethullah Gülen'in mesaj verme biçimi, cemaatinin savaş yöntemi kararlı biçimde Türkiye dışı aktörlere bel bağlar hale geliyor. Onlarla ittifak kurulması, dayanışma içine girilmesi, 'hükümeti içeriden olmadı dışarıdan yıkalım' hesabına dönüşüyor. Bir çok ülkeden gelen, negatif algı inşasına yönelik kampanya haberleri de bunu teyid ediyor.

Peki böyle devam ederse ne olur?

Yabancılaşırsınız. Yabancı unsurlarla, ülkelerle, çevrelerle birlikte anılırsınız. Türkiye'den uzaklaşır, Türkiye karşıtı bir cephenin, koalisyonun unsurlarından biri olursunuz. Türkiye'nin zayıf karnı, müdahaleye açık kesimi olur, üzerinden hesap yapılan, operasyon yürütülen bir yapı haline gelirsiniz.

Bugün hükümete yönelik gibi görünen meydan okuma o maharetli çevreler tarafından Türkiye'yi diz çöktürmeye ayarlı bir kampanyanın en etkin aracı haline getirilir.

Çünkü yıllardır bu ülkeye yönelik her girişim zaaflar üzerinden şekillenmiştir. Nerede bir zaaf varsa, sıkıntı varsa, kırılgan bir alan varsa oraya dönük hesap yapılmıştır.

Sonuçta hepsi, Türkiye'nin geneline yönelen bir tahakkümün, müdahalenin, tazyikin malzemesi olmuştur.

Ona zaaflara göre siyasi dizayn projeleri uygulanmış, o zaaflara göre ekonomik yönlendirmeler yapılmış, o zaaflara göre güvenlik stratejileri üretilmiştir. Maalesef bu hesapların ülkeye faturası çok ağır olmuştur.

Çok geri gitmeyelim, son yirmi yılda sadece Türkiye'ye değil, bölgeye yönelik bütün girişimler zaaflardan beslenmiştir. Ülkeler bu zaaflar üzerinden işgal edilmiş, parçalanmış, siyasi ve ekonomik olarak çökertilmiştir.

Türkiye'de Kürt meselesi böyle bir şeydir. Alevi-Sünni meselesi böyle bir şeydir. İki zaaf alanı da Türkiye üzerinde hesabı olanların iştahını kabartmıştır ve yıllarca bu ayrışmalar üzerinden çatışma tezleri uygulanmış, iç politika müdahaleye açık hale gelmiş bu ülke ve insanları çok kan kaybetmiştir.

Türkiye'nin en az elli yılı bu çatışmalarla, zaaflar üzerinden yürütülen çatışma tezlerine direnme çabasıyla geçmiş, ülkenin enerjisi büyük oranda tüketilmiştir.

Böyle giderse siz de bu zaaflardan biri haline gelirsiniz ve Türkiye'ye ayar çekmeye çalışanlar sizin üzerinizden operasyon yapar hale gelebilir.

MİT'e yönelik yıpratıcı süreç, 17 Aralık operasyonunun İran boyutu, 25 Aralık operasyonunun sermaye savaşlarıyla ilgili yönü bu 'dış etki'yi açık etti zaten. Devam etseydi, muhtemelen daha çok dış etki görecektik. Halk Bankası'nı hedef alan operasyonu yapanların, aynı dönemde ABD'li şirketlerin, Avrupalı bankaların İran'da nelerin pazarlıklarını yaptığını bilmemeleri imkansızdır.

Ama sadece bunlar değil. AK Parti hükümetini devre dışı bırakmaya, Erdoğan'ı siyasetten tasfiye etmeye, mümkünse mahkum etmeye dönük hesapların sadece Cemaat'le sınırlı bir çatışma olmadığını artık herkes biliyor. Defalarca tekrarlanan bir proje, bu sefer Cemaat üzerinden servis ediliyor.

'Yerli' olan ne varsa masaya çekiliyorsa başka şeylerin döndüğünü anlamayacak kimse yok bu ülkede. Hal böyle iken, herkesi aptal yerine koyar nitelikte yayınlar yapmanın, hiçbir şey bilmiyormuş gibi tavır takınmanın da inandırıcılığı olmasa gerek.

Burada anlatmak istediğim şu: Cemaat içerideki eylem biçimiyle, dışarıda dayanışma içine girdiği çevrelerle bir 'dış güç' haline geliyor. Belki de başından beri bu böyleydi. Ama biz bu değerlendirmeyi, atılan somut adımlar üzerinden yapmayı tercih ediyoruz.

Çünkü görünen hareket stratejisi 'dış unsur' boyutunu hızla güçlendiriyor. Türkiye'deki taban üzerinden çatışma stratejisi üreten bir 'dış akıl' öne çıkıyor.

Başkalarının dış politikası, başkalarının ekonomi politikası ve başkalarının Türkiye projesi Cemaat önceliklerinin önüne geçiyor.

Çok tehlikeli bir yol bu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi