Halil PEHLİVAN

Halil PEHLİVAN

Kazanacağız…

Kazanacağız…

Onlar bizi Vetir'de namaz kılarken buldular,

Kimimizi rükûda, kimimizi secdede vurdular,

Onlar hem güçsüzdü hem az sayıca

Allah'ın kullarını çağır da gelsinler yardıma,

Köpüklü deniz dalgalarını andıran ordularla.

Mısır’da asrın Firavunlarına meydan okuyan Muhammed Mursi; “Allah yolunda ölmek en büyük arzumdur” ve “hakkımızı, çocuklarımızı, devrimimizi korumanın bedeli benim hayatımsa veririm, rahatça…” sözünü haykırarak; gövdesi hapsedilse de kalbiyle her bir firavunu taşlaya taşlaya hakka yürüdü…

“Benim bundan sonra eve dönüşüm olmasa da gidecek bir cennetim var.” sözüyle yönünü tayin edip; “Öldükten sonra herkes zaten Allah’a gidecek esas olan hayattayken Allah’a gidebilmektir.” Lafzına sadık kalanlar gibi Allah’a hicret etti.

Geride kalanların “ O Adamdı ” sözünü nesil nesile aktaracağına şahit kılarak…

Şahidiz Ey Şehit!..

Onlar sizi toprağa gömdüler. Fakat tohum olduğunuzu bilmiyorlardı. Farkına değiller, senin cellatlarından daha uzun yaşayacağının. Onların özgürlük zannettikleri bu dünya zindanında…

Böyle olur yeryüzünün değil de gökyüzünün şöhretine talip olanların şehadeti…

Böyledir şehitlerin şöhreti…

Böyledir zalime diz çökmeyenlerin kahramanlığı…

Bir “ Adam “ daha zulüm göre göre ve ümmetin suskunluğunda; bedeni parça parça edilerek ebediyete göç etti.

Üstelik;

“Düşmanlarım bana ne yapabilir ki ben cenneti yüreğimde taşıyorum. Öldürülmem şehadettir.” haykıra haykıra…

“Hücreme Kur’an-ı Kerim’i sokmamı engellediler. Otuz yıldan beri Kur’an-ı Kerim’i ezberlediğimi ve içimde sakladığımı unuttular. Sadece elime alıp dokunmak istedim ...” diye diye…

Böyleyken zalimlerle işbirliği yapanlarla, zulme rıza gösterenler kendi hallerinden, düştükleri acziyetten utanır mı?

Kendisiyle yüzleşir mi?

Karanlık düşse de vakitsiz. Sabahın sahibine teslim olur mu korkmadan?

Mahkeme salonunda Hakka giderken “Adam” hala zalimlerin izini sürüp, her bir adımında kendini temize çıkarmanın peşinden koşar mı?

Cennet, güllerini sunmak için “Adam”a hazırlık yaparken; cehenneme odun taşıyan “Leheb soylular” kendi sonlarını düşünsün.

Fil çoğalsın. Ebabilden umut kesilmez.
Firavun azsa da, Nil'den umut kesilmez.
Zalimler ölmüyor diye ye’se kapılma.
Sabret hele. Azrail’den umut kesilmez.

Elbette yolu yarılamadan yorulanlar olacaktır. “Bizim yolumuz dikenlidir ayağını seven gelmesin…”

Sözünde kastedilen; “rahatına düşkün olanlar” elbette gelmeyecektir.

Hakkın huzurunda “vav”, haksızlığın karşısında “elif” gibi durmayı beceremeyenler elbette dökülüp elenecektir.

Ölümü yokluk görüp de; hayatı, “zalimlerin kendisine bahşettiği bir lütuf” olarak sananlar elbette korktuklarından emin olamayacaktır.

Ancak

Sanılmasın ki bizler ezilirsek üzüleceğiz.

Sanılmasın ki yükün ağırlığıyla kamburlaşırsak boynu bükük kalacağız.

Sanılmasın ki eksilirsek tükeneceğiz.

Allah’a yemin olsun ki yenileceksiniz. Çünkü siz; “Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm” diyen ve şehadete âşık olan bir toplumla savaşıyorsunuz. “Mazlumun zalimden intikam alacağı gün, zalimin mazluma zulüm ettiği günden daha çetin olacaktır.” Sözünü diriliş muştusu gören ümmetle kavgaya tutuşmuşsunuz.

Kaybedeceksiniz. “Çünkü eşit değiliz. Bizim şehitlerimiz cennet’te, sizin ölüleriniz ise cehennem’de…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Halil PEHLİVAN Arşivi

Dur!

05 Temmuz 2023 Çarşamba 18:13