Ahmet ALTAN

Ahmet ALTAN

Kürtler, Fenerbahçe, Sedat, Tijen

Kürtler, Fenerbahçe, Sedat, Tijen

İtalyan gazeteci, “Taraf’ı çıkarma sebebiniz neydi?” deyince ona bizim gazeteyi uzatıp, gazetenin tepesindeki “Saracoğlu Kumarhanesi” haberini gösterdim.

UEFA Kupası’nın şampiyonluk maçının yapılacağı stadyumun altında bir kumarhane basılmıştı.

Dünyanın her tarafında haberdir bu, hem de büyük bir haber.

Türkiye’de ise bir Milliyet ufak olarak birinci sayfadan görmüştü bir de Taraf sürmanşete çekmişti haberi.

“İşte bunun için” dedim, “bu bir futbol haberi, ona rağmen saklıyorlar, bir de politik haberleri düşün. Bizim medya gerçekleri gizliyor, biz de o gerçekleri söylüyoruz.”

Sonra Ergenekon’dan konuştuk.

Ergenekon’da gözaltına alınıp tutuklananlar, onların kimlikleri, “seçkin şahsiyetler” olmaları.

Ona, “Ergenekon sizin P2 Locası’na çok benzeyen bir örgüt, İtalya’da ne kadar seçkin insanın, hatta eski başbakanın bile o örgütün üyesi çıktığını hatırlıyor musun” dedim.

Bizim medyanın Ergenekon’da gözaltına alınan profesörlerle ilgili hukuksal kaygılarından da söz ettik.

“Hukuksal kaygıların olması gerektiğini ama herkes için olması gerektiğini” söyledim.

Darbeci generallerle konuşmaları kayda geçmiş “hocalarla” ilgili kaygılananlar, tutuklanan DTP’li Kürtler için hiç kaygılanmıyorlar.

Büyük bir tevkifat sürüyor DTP’liler arasında, il başkanları, belediye başkanları gözaltına alıp tutuklanıyor.

Tutuklananların PKK ile ilişkileri bulunduğu, dört yıldan beri izlendikleri söyleniyor.

Suça karıştılarsa sorgulanmaları, yargılanmaları gerekiyor.

Ama “dört yıldan beri süren izlemenin” büyük bir tutuklama kampanyasına dönüşmesinin, tam da PKK’nın “ateşkes” ilan ettiği, Kürt Konferansı’nın toplanmaya hazırlandığı döneme denk gelmesi biraz tuhaf değil mi?

Niye “Ergenekon’a hassas” medyadan hiç kimse tutuklanan DTP’lilerin haklı mı haksız mı tutuklandığını sorgulamıyor?

Hassasiyetleri sadece “darbeciler” için mi var?

Biz, bu ülkede “silahın” artık siyasetin dışına çıkarılmasını istiyoruz.

Siyasetin, siyasetçilerin hukuk ölçüleri içinde yaptığı bir iş olmasını istiyoruz.

Siyasete silah sokmaya çalışan herkese, bu kim olursa olsun, karşıyız ve bu tür ilişkilerin belgesini bulursak yayınlarız.

Barış istiyoruz biz, hukuk istiyoruz, demokrasi istiyoruz.

Irkına, dinine, fikrine, inancına bakılmaksızın herkesin her konuda eşit olduğu bir ülke istiyoruz.

Türkler çocuklarına anadillerinde eğitim yaptırıyorlarsa Kürtler de yaptırsın, başı açık kızlarımız üniversiteye giriyorsa başı “kapalılar” da girsin.

Nasıl yaşayacağına, nasıl konuşacağına, nasıl düşüneceğine, nasıl ibadet edeceğine herkes kendi karar versin.

Ben bunları anlatırken Milliyet Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Sedat Ergin aradı.

Dedi ki, “Tijen Mergen’in Ergenekon’la hiçbir ilişkisi yoktur.”

İki gün nezarette tutulan Mergen’e, Milliyet gazetesi için düzenlediği “Baba Beni Okula Gönder” kampanyası sorulmuş.

Telefonları dinlendiği için o telefonlarda arkadaşlarıyla yaptığı konuşmaları sorulmuş.

Ergenekon sanıklarını tanıyıp tanımadığı sorulmuş.

Bir Sinan Aygün’ü tanıyormuş, gazete için yapılan bir kampanya nedeniyle tanışmış.

Bir de Adnan Akfırat’ı tanıyormuş, onunla da öğrenciliği sırasında Boğaziçi Folklor Kulübü’nde tanışmış.

Ben Sedat’ı çok uzun yıllardan beri tanırım.

Tanımasam da fark etmezdi, biri “adını ortaya koyarak” bir şey söylüyorsa aksi kanıtlanana kadar ben ona inanırım.

Şimdi savcıya ve polislere sormak gerekiyor.

“Siz Tijen Mergen’i niye alıp iki gün nezarette tuttunuz?”

Biz, “bir darbe yapıp herkese hukuk dışına çıkan uygulamalarla acı çektireceği” için Ergenekon’a karşıyız, bunun için Ergenekon soruşturmasını ve davasını sonuna kadar destekliyoruz.

Peki, siz ne diye “hukuksuz” bir örgütü soruştururken hukuksuz biçimde insanlara acı çektiriyorsunuz?

Buna ne hakkınız var?

Elinizde bir kanıt, bir belge yoksa nasıl canınızın istediğini alıp götürebilirsiniz?

Sedat dedi ki, “bu tür uygulamalar Ergenekon soruşturmasına zarar veriyor.”

Ben de dedim ki “böyle bir uygulamanın Ergenekon soruşturmasına zarar verip vermediği umurumda bile değil, isterse zarar vermesin, gene de kimseyi böyle gözaltına alamazlar.”

Bugüne kadar yakalananlar hakkında, bir ucundan da olsa Ergenekon’a “bulaştığını” gösteren belgeler, ifadeler çıktı ortaya.

Mergen için böyle bir belge görülmedi.

Peki, bu insan niye gözaltına alındı?

Ergenekon’u, Ergenekon’a benzeyerek mi önleyeceksiniz?

Ergenekon’a karşı olan insanlar “Ergenekon’un hukuksuzluğuna” karşı değiller, hukuksuzluğun bizzat kendisine karşılar.

Biz, iki “hukuksuzluktan” birini seçmeyiz.

Biz “hukuk” istiyoruz.

Eğer herkes, partisi, polisi, askeri, medyası, örgütü, savcısı, siyasetçisiyle “hukuksuzluğa” bulaştıysa, biz gücümüz yettiğince hepsine karşı çıkarız.

Biz buna inanıyoruz.

Rahat yaşayamasak da, rahat uyuyoruz bu sayede.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Ahmet ALTAN Arşivi

Zor

11 Kasım 2012 Pazar 18:14