Burhan OKUTAN

Burhan OKUTAN

Ne Diyelim, Allah Kurtarsın!

Ne Diyelim, Allah Kurtarsın!

Yaklaşık 6 yıldır Ergenekon’la yatıp kalkıyoruz. Doğrusu alışmıştık…

Devletin mahkemesi  “beni de içeri alın” diyenleri kırmadı ve müebbede mahkûm etti.  Bu işlerin “beni de alın” diyerek,  arz ve talep beyanına göre olduğunu sanmıyorum. Ortada mutlaka  “suç” unsuru vardır.  “Sanal ortamdan verileri toplayıp parti kapatma cezası veren” anlayışla hareket edildiğini de hiç sanmıyorum. Devletin kriminal laboratuarlarında neyin  “boru, kâğıt ve ıslak imza”  olduğu anlaşılıyor…

Mahkeme kararına rağmen “pişkinlik” gösterenler, pişkinliklerine devam edeceklerdir. Bunlar zaten bu işe memurdurlar…

Bir de daha önceki tavırlarına göre daha temkinli davranıp “demokratik mücadelemize devam edeceğiz” diyenler var. İşin ciddiyetini kavramaları kendileri açısından manidar…

Ya  “kararlar hukuken, siyaseten ve ahlaken meşru değildir” diyen hukuk tanımazlar…

Onlar hukuku, siyaseti ve ahlakı anlatacak geçmişe ve geleneğe sahip değiller.  Önce kendilerinden sadır olan,  cürmümeşhutla sabit olan katliamlarıyla, kıyımlarıyla yüzleşsinler, aklansınlar, ondan sonra siyaseti ona göre yapıp “ahlak dersi” versinler…  

Efendim “size ne oluyor,  eskiden böyle değildiniz, özünüze dönün vs.” diyenler var…

Doğru…

Biz üç maymunu oynamıyoruz. Siyasi münafıklığı beceremiyoruz. Dün ile bu günü analiz ediyoruz. Din ve dünya kaynaklı yobazlığın her çeşidine direniyoruz. Dünyayı ve maverayı anlamlandırıp dengelemeye çalışıyoruz.  Eskiden böyle olmadığımızı ben söyleyeyim. Evet, biz eskiden böyle değildik. Eskiden nasıl olduğumuzun örneklerini verelim.  Eskiden 28 Şubat zulmünden etkilenip intihar eden arkadaşım vardı. Memuriyetten azledilen arkadaşlarım oldu. Gericilik yaftasıyla hapse girenler, askerliğini kısa dönem yapım tekrar 18 aya tamamlayanlar, üniversite koridorlarından yaka paça atılanlar…

Birçok şeye birebir tanıklık ettik…

Artık şartlar değişti.  Gelinen bu noktada  “sivil ve askeri darbetörlere” geçit verilmiyor. Gasp edilen haklar iade ediliyor. Bütün bunlar “demokrasi ve insan onuru” adına geçmişle kıyas götürmez uzaklıkta değil mi?

“Efendim bir mahkeme bu kadar uzar mı, kurunun yanında yaşı da yaktılar” diyenler var…

Bu tür mahkemeler emsal ülkelerde de böyle yürütüldü. Keşke mahkemelerin elinde Kara Şimşek dizi filminde olduğu gibi araba Kit’in “üç boyutlu enteraktif sahtekâr tarama cihazı”  olsaydı da anında suçluyu ve suçsuzu ayırt edebilselerdi ve dava uzamasaydı. Böylesi filmlerde oluyor… 

Bundan sonra Ergenekon sanıkları kararı temyiz edeceklerdir. Etsinler…

Biz kimsenin mahkûmiyetinden keyif alarak çiftetelli oynayacak değiliz. Biz “nefs-ego”  davası gütmüyoruz. Öyle olsaydı maverayı görmeyen, inanca ve değerlere savaş açanlardan ne farkımız olurdu. Buğzumuzu ve nefretimizi Allah’ın rızasına uygun ölçülerde yoğunlaştırırız. Biz istiyoruz ki, bu topraklar “ıslahatın ve inkişafın” beşiği olsun. Şu da var ki millete rağmen zulmedenler, mutlaka bir gün hesap veriyor...

Darbe bir insanlık suçudur. Bazıları “oyun” veya “tatbikat” diye nitelense de devlet bu işi ciddiyetle ele alıyor ve cezayı kesiyor. Demek ki ‘oyun’dan ibaret değilmiş…

Türkiye artık eskisi gibi olmayacağı kesindir. Darbeyi savunanlar, askeri göreve çağıranlar, önce oturup başını iki avucu arasına alıp darbenin bir “insanlık suçu” olduğunu kanıksayacaklardır. İsteseler de istemeseler de….

Çünkü halkın iradesi bu yönde…

Bir de “Darbeyi isteme özgürlüğüm olamaz mı?” diyen zavallı “medyatörler” var…

Darbe insanlık suçudur.  Siz bunu iliklerinize kadar arzu edebilirsiniz. Ama içinde sakladığınız tüm “marazi” isteklerinizi kamuoyuyla paylaşamazsınız.  Hem, “darbeyi istemek”, arzudan öte karar kılınmış bir eylemdir. Dedik ya marazi bir durum…

Bunlar “Kemalizm, Atatürkçülük, Laiklik” gibi kavramlarla da her türlü “cambazlığı” denediler…

Ama tutmadı, halk yemedi.

“Din, irtica, vatan, millet, bayrak, Cumhuriyet” diyerek  “hokkabazlığı” denediler…

 Bunu da bu millet yemedi.

Yetmedi, millete “çobanın oyu, bidon kafalı” diyerek istihzanın, aşağılamanın bin bir çeşidiyle “madrabazlığı” denediler…

O da ancak kendileri madara oldu.

Ne yaptılarsa tutmadı. Cambazlık, hokkabazlık ve madrabazlık…

Mahkeme kararını “komedi” olarak yorumlayanlar oldu…

Emin olun dışarıdan öyle komedi gibi görenler olabilir. Ama içerden öyle gözükmüyor. Hakikat yüzlerine çarpınca  “Allah kurtarsın” sözü daha anlamlı geliyor…

Bazıları “sahne” sanatını “darbe” sanatıyla karıştırabilir. Sorun burada zaten…

“Perde kapanmadı” diyenlere de şunu söyleriz; evet doğru, perde kapanmadı! Senaryoyu iyi okurlarsa   “kaderin üstünde bir kader vardır” repliklerini de göreceklerdir.

Hülasa; biz, “egolarımızın tatmini için hayat süren leşler” değiliz. Yine de bir temenni olarak “Allah kurtarsın” deriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Burhan OKUTAN Arşivi