İbrahim KARAGÜL

İbrahim KARAGÜL

Sürprizler ardı ardına geliyor..

Sürprizler ardı ardına geliyor..

Sürprizler ardı ardına geliyor. Şaşkınlık ve hayretler içinde izliyoruz. Otuz yıllık düşmanlıklar sona eriyor, çözülemez denilen sorunlar şaşırtıcı bir kolaylıkla çözülüyor, ezeli düşmanlıklar ortaklıklara dönüşüyor.

Üç yıldır çatışmanın her türünün yaşandığı Suriye'de rüzgar birden tersine dönüyor. İç savaş üzerinden birbiriyle mücadele eden ülkeler şimdi savaşı bitirmek için birbirine yaklaşıyor.

Madem bu kadar kolaydı, madem bu sorun çözümsüz değildi, madem birkaç ülkenin bastırmasıyla rüzgar tersine çevrilebiliyor bu trajedi neden yaşandı? Bir ülke neden harabeye dönüştürüldü? Milyonlarca insan neden ülkelerini terketti? On binlerce insan, binlerce çocuk neden öldü? Bütün bunlar Beşşar Esad'ın iktidarı için miydi?

Peki ne değişti?

Gerçekten şaşkınlıkla izliyoruz. Ama seviniyoruz da...

İran ile Batılı ülkelerin nükleer krizde anlaşması, en azından altı aylık bir geçiş sürecinde uzlaşmaya varması bir çok şeyin kapısını açtı. Anlaşılan ABD-İran arasındaki yakınlaşma bu sürecin ilk aşamasıymış. Listede en az bu anlaşma kadar önemli başka maddeler de varmış.

ABD-HİZBULLAH PAZARLIĞI

Mesela şöyle bir haber okuyacağımız aklımıza bile gelmezdi:

İran'la 5+1 ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşmanın ardından bu kez ABD ile Hizbullah arasındaki gizli temaslar gündeme oturdu. ABD yönetimi ile Hizbullah'ın İngiltere'nin aracılık yapmasıyla gizli görüşme gerçekleştiği iddia ediliyor. Tarafların toplantıda Lübnan'ın siyasi konularını ve El Kaide'ye karşı mücadeleyi konuştukları öne sürülüyor. Washington'daki diplomatik kaynaklar, görüşmelerin bölgenin ve dünyanın değişen şartları etrafında şekillendiğini ve İran'ın uluslararası arenaya tekrar dönüşüyle alakalı olduğunu söyledi...

Haberde, ABD ile Hizbullah yetkilileri arasındaki gizli telefon görüşmelerinden söz ediliyor ve taraflar arasındaki telefon görüşmelerinin geçen hafta yoğunlaştığı belirtiliyor.

İran'ı da kapsayan bölge ziyaretinden yeni dönen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in Tahran'da, Suriye için 'ateşkes çağrısı' yapmaları bu temel değişimin bir göstergesi miydi?

Suriye meselesinde taban tabana zıt pozisyonlarda bulunan iki ülke, bütün bölgeyi cephelere ayıran Suriye savaşında taraflara açıkça ateşkes çağrısı yapıyor. En azından bu konuda ortak çağrı yapabiliyor. Bunun arkasında ne olabilir? İki ülke, şu an bulundukları pozisyonlardan geri adım mı attı? Yoksa, İran-Batı yakınlaşması en somut etkisini Suriye'de mi gösterecek?

İki ülke, krizin çözümünün anahtarıdır. Böyle bir adım attılarsa bu yaklaşım birliğinin arkasında başka ne var sorusu ciddi oranda önemli hale geliyor. Türkiye'nin en önemli şartı Beşşar Esad'ın gitmesi. Bütün müzakerelerde bunu esas alıyor. Acaba bu konuda bir gelişme, bir yaklaşım birliği var mı? Bilmiyoruz, zamanla göreceğiz. Ama bu açıklama durumun vahametine bakılınca, çok ileri ve cesurca bir adım gibi görünüyor. İki ülkenin İkinci Cenevre görüşmeleri öncesi bu ateşkesi sağlama yönünde istekli olduğu söyleniyor.

İRAN VE S. ARABİSTAN'I MASAYA OTURTMAK

Devam edelim:

İran-Batı yakınlaşmasında yeni sürprizler de gelecek. Rusya ve ABD'nin İran ve Suudi Arabistan'ı aynı masada toplayıp Suriye konusunda uzlaşma arayacağı söyleniyor. İki ülkenin, savaşın iki gerçek cephesini bir masada toplaması bile başarı. Çünkü Suriye'de aslında İran-Suudi Arabistan savaşı yaşanıyor. Her ne kadar Türkiye ve Katar belirleyici aktörler olsa da asıl cephe İran'la S. Arabistan arasında.

Oysa son günlerde tam tersi bir süreç vardı. Suudi yönetimi, İran tehlikesine karşı İsrail'le aynı paydada hareket etmeye başlamış, İran'dan rahatsızlık duyan bazı bölge ülkeleri nükleer güç olma yolunda niyetlerini seslendirir olmuştu.

Anlaşılan 2. Cenevre öncesi Suriye muhalefetine ciddi baskı uygulanacak. Türkiye ve İran ateşkes için bastırırken ABD ve Rusya İran ve S. Arabistan'a baskı yapacak. Bu süreç, Suriye muhalefetini masaya oturtacak ancak El Kaide unsurlarına karşı geniş bir tasfiye süreci başlatılacak.

Buradan okuduğum yol haritası şöyle:

1- Cenevre'de İran-Batı anlaşması.

2- ABD-Hizbullah gizli görüşmeleri. (Muhtemelen Hizbullah'ı Suriye'den geri çekme pazarlıkları)

3- İran ve Suudi Arabistan'ı bir masa etrafında toplayıp Suriye odaklı krizin yumuşatılması.

4- Ateşkes'in sağlanmsası

5- El Kaide unsurlarının etkisizleştirilmesi.

6- Suriye muhalefetinin çözüme ikna edilmesi.

7- Şam yönetimi ile pazarlık. Belki İran ve S. Arabistan'ı Esad'sız çözüm konusunda uzlaştırmak ya da tarafları uygun bir geçiş dönemine zorlamak.

Bütün bunlar çok hızlı ve şaşırtıcı gelişmeler. Suriye'de kanı durduracaksa ya da durdurmaya yönelikse sevindirici, cesurca adımlar.

Rüzgar gerçekten de tersine döndü. Suriye'de çözüm bulunmadan hiçbir bölgesel proje uygulanamaz. Türk dış politikası için de bu böyledir. Çözüm sürecinden sonra Kuzey Irak ve Irak yönetimi ile yakınlaşma çabaları ve İran'la Suriye için ateşkes çağrısı yapabilmek bunun göstergelerinden.

Savaşın başladığı günden bu yana ilk kez böyle fırsat yakalandı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
İbrahim KARAGÜL Arşivi