Rize'nin Sarı saçlı yıldızı
Hüsnü Kürkçü’yü, 1970’li yılların başında Ajax’ta devleşen Johann Cruyff’a benzetiyorlardı. Futbol stili bir yana dal gibi ince fiziği, saç stili, altın sarısı saçlarıyla yerli Cruyff ‘umuzdu o.
Hüsnü, her sene Rize’de futbol demliyordu. Her geçen gün daha bir demini alarak, daha bir olgunlaşarak işini yapıyordu. Her sezonda , ekibin temel direklerinden biri olarak görevi ifa edecekti. Türk futbolunda, takımına sonsuz sadakati ve altın rengiyle iz bırakan Hüsnü Kürkçü’yü, 1970’li yılların başında Ajax’ta devleşen Johann Cruyff’a benzetiyorlardı. Futbol stili bir yana dal gibi ince fiziği, saç stili, altın sarısı saçlarıyla yerli Cruyff ‘umuzdu o.
1955 yılında Rize’de doğan Hüsnü Kürkçü spor ve sosyalitesi geniş bir ailenin çocuğudur. Babası Muharrem Kürkçü’nun , Rize sporunun mihenk taşlarından Güneşspor’da futbolcu , yönetici , amatör ve profesyonel Rizespor’da kurucu olarak görev yapmış olmasından dolayı daha çocuk yaşta kendisini futbolun içinde bulmuştu. Futbol macerası çocukluk yıllarında mahalle aralarında arkadaşları ile yaptığı maçlarla başlıyordu. O yıllarda onu izleyenlere gelecekte yıldız bir futbolcu olacağı sinyalini veriyordu. 1970 yılında dönemin Rizespor yöneticileri alt yapının önemini kavrayarak Rizespor genç takımını oluşturuyorlardı. Hüsnü Kürkçü de aynı yıl Rizespor genç takımına dahil oluyordu. Burada ortaya koyduğu meziyetleri Rizespor yöneticilerinin gözünden kaçmıyor ve 1973-74 futbol sezonunda amatör lisanla Rizespor A takımına yükseliyordu. A takımda bir yıl başarı ile top koşturan Kürkçü, 1974-75 futbol sezonunun başında 1. ligde yer alan Orduspor’ a transfer oluyordu. Hüsnü Kürkçü, Orduspor’da bir yıl gibi kısa bir süre futbol oynamasına karşın Ordulular’ın sevgisin kazanıyor, 1975-76 sezonunda tutkunu olduğu Rizespor’a geri dönüyordu. Sergilediği futbolu ve kişiliği ile Rizeliler’in sevgisine mahzar oluyordu. Maç ve antrenmanlar sonrası hep Rizeliler’le iç içe oluyordu.

Rizespor’da bir sarı fırtına var
Karadeniz futbolunun efsane futbol eleştirmenlerinden İsmet Hatipoğlu da, WM 74 Dünya Kupası’nın kahramanlarından Hollandalı yıldıza müthiş benzerliğini ön plana çıkararak, o günlerde Hüsnü ile yaptığı röportajı, okurları için, “Rizespor’da bir sarı fırtına var” başlığıyla servise koymuştu. Hatipoğlu usta, röportajına, “Sarı fırtına ‘Cruyff’la konuştum” diye başlıyordu.
İşte şimdi sizi İsmet Hatipoğlu - Hüsnü Kürkçü diyaloguyla baş başa bırakmanın tam zamanı: “Hüsnü bana Türkiye ligleri’ni eleştirdi. ‘Rizespor bu yıl şampiyon olamazsa gelecek yıl mutlaka olur. Çok yakında Çay-Kur ile birleşecek Rizespor’un hiçbir meselesi kalmaz. Sadece artık, şampiyonluk hesapları yapılır’ dedi.

Cruyff’u sordum, yerli Cruyff’a, ‘Onu sadece gazetelerde gördüm. Bu bölgede televizyon da yoktu ki, dünya kupasında izleyebilseydim. Onu hiç merak etmiyorum. O beni merak ediyorsa, buyursun Rize’nin dünya çapında meşhur çayından bir bardak ısmarlayayım. Hem bana artık onun ismi ve lakabıyla hitap ediyorlar. Akraba sayılırız.”
İşte gün geçtikçe olgunlaşan sarı fırtına Hüsnü, bu sezon da Rize’de futbolun rengi olmuştu. Doğu Karadeniz’de Yeşil-Mavi tiryakilerin 1. Lig umutları ise daha yeşeremeden solmuştu. İşin özü, çayı bilmeyiz ama sezonun son harmanında, futbol rekoltesi bir acayip olmuştu!.
Ekip, kalede ve forvet mevkiinde kalifiye derecesi yüksek elemanlarla güçlendirilirken, Rizespor’un onbeş yıllık emektarı, Hüsnü Kürkçü de yavaş yavaş kendini futbol dışı yaşama hazırlamaya başlıyordu. Sezon başında futbolu bırakma kararı alan Hüsnü Kürkçü, Rize merkezindeki Belediye Caddesi’nde “Kürkçüler Manifatura” adıyla yeni bir mağaza açarak ticaret hayatına atılıyordu.

Ve Hüsnü Kürkçü 8 Ağustos 1988 tarihinde Beşiktaş’la yapılan jübile maçı ile yeşil sahalara, sevdalısı olduğu yeşil- mavili formaya veda ediyordu. Onu anlamanın, yeni hayatına da alkışlarla uğurlamanın zamanı gelmişti artık.

Kaptan Hüsnü’nün jübile maçında Beşiktaş ile Rizespor karşı karşıya geliyordu. Rizespor’a on beş yıl hizmet eden, futbolu bıraktım demesine rağmen son yılında takımın zor durumunda yine yerini seve seve alan kaptan Hüsnü artık sahalara veda ediyordu. Her devirde sahaların efendisi, centilmeni Kürkçü, hüzünlü anlarını yaşıyordu. Rize Atatürk stadında son kez takımının başında kaptan olarak sahaya çıkan emektar kaptan, 10. dakikadan sonra omuzlarda gözlü yaşlı sahayı terk ediyordu. Beşiktaşlı kaptan Metin’in isteği üzerine başlama vuruşunu Kürkçü yapıyordu. Rizeliler bu anlamlı günde emektar kaptanlarını yalnız bırakmıyor, tribünleri dolduruyorlardı.
1989-90 sezonunda Cesarettin Alptekin ve Hüsnü Kürkçü ikilisinin teknik yönetimindeki Rizespor, ikinci ligde bir şeyler yapma savaşımı veriyor, fakat ne takımda ne de kentte eski hava bir türlü
oluşturulamıyordu.
Sembol Kaptan, altın kalpli Hüsnü...
Adı Rizespor’la özdeşleşen, Yeşil-Mavili yuvanın simgelerinden Hüsnü, 1994-95 sezonunda Yeşil-Mavililer’in bir kez daha can simidi oluyordu. Kulübün iyice darda kaldığını gören Rize’nin cefakarı, gözbebeği Hüsnü Kürkçü, “Peki takımı yalnız bırakamam. Rizespor için ricayı emir addediyorum” deyip, yeniden eşofmanlarını kuşanıyor ve teknik patron olarak ekibin hizmetine koşuyordu. Sarı Hüsnü, altın Hüsnü, altın kalpli Hüsnü!.
Kürkçü ailesinin üç nesil hizmeti
İşte böylesi bir yönetim boşluğu arasında yeni yıla girildi. Çareyi, 10 Ocak 1990 günü yönetimi Divan Başkanı Muharrem Kürkçü’ye vermekle buldular. Atama ile kulüp başkanlığı görevini yüklenen Rizespor’un kurucularından Muharrem Kürkçü, Yeşil-Mavili kulübün simge isimlerinden kaptan futbolcusu ve aynı günlerin antrenörü Hüsnü’nün babası ve Rizespor’un bu günkü kadrosunun geri dörtlüsünde görev yapan Evren Kürkçü’nün dedesi idi. Böylece Kürkçü’ler, üç nesil Rizespor’a hizmet eden müstesna bir aile olarak, herkesin takdirini kazanıyordu, ancak Rizespor’a başkan dayanmıyordu. Divan Başkanı Muharrem Kürkçü, zor zamanda başkanlık titrini de üzerine almıştı. Sezon bitimi yönetim başkanlığındaki nöbeti, emekli Çay-Kur’cu Hamit Oral’a devrederken şerefli bir görevi gücünün yettiğince en iyisiyle yapmış olmanın tatlı yorgunluğunu yaşıyordu.
Hatıralara yolculuk
Dile kolay başarılar ve hatıralarla dolu on beş yıl. O yıllara bir yolculuk yapalım diyoruz ve Hüsnü Kürkçü’den unutamadığı iki hatırasını dinliyoruz: “1980-81 sezonu vatani görevimi yapmak için askere gitmiştim. Rizespor flaş bir takımdı. Bütün takımlara kök söktürüyordu. Osman, Zafer ve Sinan ‘dan muhteşem bir üçlü oluşturulmuş, Rizespor tüm takımların korkulu rüyası olmuştu. Ama ligin ikinci yarısının son maçlarında Rizesporlu futbolcular üzerine görsel ve yazılı basında yapılan açıklamalar takımı olumsuz yönde etkileyerek ve bazı dış etkilerle Rizespor küme düşmüştü. Bu olay beni çok etkilemişti.
En çok sevindiğim olay ise; 1987-88 sezonuydu. 1. ligde oynuyoruz. İki maçımız vardı. Biri Sakarya deplasmanı, diğeri de kendi sahamızda Bursaspor’du. Durumumuz kötüydü ama bu iki maçı da almamız gerekiyordu. Sakaryaspor ile öyle bir maç oynuyoruz ki tüm Türkiye bizi izliyor. Top bir o kaleye, bir bu kaleye gidip geliyordu. Müthiş bir maç oynuyorduk. Maçın sonlarına yaklaşıyorduk. 3-2 yenik durumdaydık. Bir gol atarak durumu 3-3 yaptık ama bize yetmiyordu. Mutlaka kazanmamız gerekiyordu. Son dakikaları oynuyorduk ve atak üstüne atak yapıyorduk. Son dakikaydı ve müthiş bir gol atarak 4-3 öne geçerek maçı kazanmıştık. Mutluluktan uçuyorduk. Artık Bursa maçını düşünmeye başlamıştık ve son hafta Bursaspor’u yenerek kümede kalmıştık. O kadar sevinmiştim ki sanki yeniden doğmuş gibiydim. Bu iki maçı hiç unutmam”.
Fotoğraf ve belgeler Fatih Sultan KAR Arşivi’nden alınmıştır
