29 Mart’ı ne belirleyecek?

29 Mart’ı ne belirleyecek?

29 Mart yerel seçimlerini iki zıt eğilimin bileşkesi belirleyecek. Aslında 29 Mart seçimlerine de bu ortamda yerel seçim demek pek kolay değil zira seçim tam bir referanduma dönüşmüş durumda.

29 Mart seçimlerini belirleyecek birinci eğilim 2008 senesinde yaşananlara yurttaşların, seçmenlerin tepkisi olacak.

İkinci zıt eğilim ise küresel krizin Türkiye yansımalarının sandığa yansıması olacak.

Açmaya gayret edeceğim.

AK Parti 22 Temmuz 2007’de demokratik meşruiyeti tartışılamayacak bir seçim zaferi kazandı.

Ancak, 22 Temmuz’u izleyen günlerde neler oldu, yeni bir anayasa fikrinden neden (geçici olarak) vazgeçildi, doğrusu bilemiyoruz, umarım yaşamın ilerleyen aylarında öğreniriz.

Sayın Başbakan’ın Eskişehir yolunda hızlı trende yaptığı konuşma yeni anayasa fikrinden tamamen vazgeçildiğini gösteriyor gibi.

2008 senesinde iki çok önemli olay yaşandı.

Hürriyet gazetesi ‘kaosa kalkan 411 el’ dedi ama, ciddiye almamak lazım, laiklikle, devletin laik yapısıyla hiçbir teorik ilişkisi olmayan bir konuda, kamu hizmeti tüketicisi genç kızların yükseköğretim hakkı konusunda toplam seçmen sayısının yaklaşık yüzde 75’inin desteğini alan bir anayasa değişikliği çok zorlama bir kararla Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

‘Velev ki’ biçiminde başlayan bir süreç siyasal taktik açısından ne kadar doğru idi, bunu bilemem ama bu süreç Anayasa Mahkemesi’nin aşırı zorlama bir yorumuyla sonuçsuz kalmasa idi, büyük bir haksızlık ortadan kaldırılmış olacak idi.

Olmadı, oldurulmadı, ‘iyi, sıhhatte olsunlar’ muhtemelen işe karıştı ama bu sonuç kamuoyu vicdanında büyük bir yara açtı; aynen 22 Temmuz öncesi yaşanan 27 Nisan ve 367 kepazelikleri gibi.

Bu mesele, 29 Mart’ı büyük ölçüde etkileme potansiyeli taşıyan birinci önemli olay.

İkinci olay ise daha sekiz ay önce yaklaşık her iki seçmenden birinin oyunu almış bir parti hakkında açılan kapatma kararı oldu.

Bu parti kapatma davasının hukuki temellerini falan tartışmaya gerek yok; önemli olan, 29 Mart 2009’u etkileyecek yönü kapatma davasının ve ortaya çıkan ilginç kararın seçmen vicdanında kabul görmemiş olması.

Her iki önemli olayın, her iki çok önemli yargı kararının da Anayasa Mahkemesi eksenli olması da doğrusu başka ilginç bir konu.

Her iki olay da 2008 senesinde yaşandı, toplumsal hafızada daha çok taze duruyor ve sonuçlarını muhtemelen 29 Mart’ta da seçmen vicdanının bir yansıması olarak göreceğiz.

Ancak, meselenin, madalyonun bir de öbür yüzü var.

Doğrudur, 22 Temmuz 2007 sonuçlarında 27 Nisan ve 367 kepazeliklerinin etkisi vardır ama yüzde 47’yi belirleyen en büyük etken 2003-2006 arası yaşanan ortalama yüzde 7.4 büyüme ve bu büyümenin istihdam piyasalarına olumlu yansımasıdır.

Bugün ise 29 mart seçimlerine yüzde 15’lik kritik eşiği geride bırakmış bir tarım dışı işsizlik oranı ile giriyoruz, imalat sanayiinde daralma (Ocak 2008-Ocak 2009) yüzde 24 dolayında.

Bu alanda AK Parti’nin en büyük kozu, içine düştüğümüz krizden doğrudan sorumlu olmayışı, krizin çok büyük ölçüde küresel nitelikte oluşu.

Ancak, krizin boyutları çok ciddidir ve bizim seçmen de çok pragmatik.

29 Mart seçim sonuçlarını bu iki zıt eğilimin bileşkesi belirleyecek.

2008 senesinde seçmen vicdanını çok rahatsız eden iki gelişme yaşandı ve bu durum sandıkta AK Parti’ye olumlu yansıyacak.

Kriz ise, her iktidar partisine olacağı gibi, AK Parti’ye de olumsuz dönecek.

Bakalım bileşke nasıl oluşacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi