Üç Ayların ruh dolu iklimi: Direniş, diriliş ve “varoluş” mevsimi
Gazze, kan ağlıyor: Gazze’de ürpertici bir soykırım yaşanıyor… Soykırımın sürdürülmesi için inanılmaz korkunç şeytanî yollara başvuruyor katil İsrail devleti ve Netanyahu ifriti.
Bütün kirli, iğrenç çamaşırları ortaya döküldü Batılı liderlerin Epstein belgeleriyle: Biden başta olmak üzere bütün belli başlı Batılı liderlerin nasıl iğrenç bir ağın içinde oldukları anlaşılıyor!
Bunlar insan değil gerçekten. Korkunç şeytanî varlıklar bunlar! Katliama neden sessiz kaldıkları şimdi anlaşılıyor: Kirli çamaşırlarının ortaya çıkması korkusu!
İnsana insanlığını sadece İslâm’ın armağan ettiğini Gazze ispat etti bir kez daha.
İnsana kemal merdivenlerini tırmandıran, insanı arındırıp kendine getiren bir mevsimin eşiğindeyiz. Kutlu bir iklimin.
Rahmet, mağfiret ve bereket mevsimi üç aylara girdik Allah’a (cc) hamd olsun.
Hüzün ve öfke ile dolarak…
Bahar mevsimine denk gelmese de, üç aylar, aslında manevî bir bahar mevsimidir her zaman: Bizi dünyanın kirlerinden arındıran, adım adım Rahmet-i Rahmân’a yaklaştıran, mâsivâ’yı aşarak mâverâ’nın diriltici, saflaştırıcı, safları sıkı tutmamızı sağlayıcı, kalbimizi yumuşatıcı, yüreğimizi bütün varlıklara açıcı ulvî iklimine ulaştıran bir biliş, buluş ve oluş, bir direniş, diriliş ve varoluş mevsimi...
O yüzden kadrini, kıymetini iyi bilmeli, bize bu tür vesileleri hediye eden Rabbimize hakkıyla şükretmeli. Bu yazıda üç ayların anlam ve önemini hissettirmeye çalışacağım…
DİRİLTİCİ, LEZÎZ BİR BAHAR MEVSİMİ
Üç aylar: Çok katmanlı, nefis bir mânâ iklimi; diriltici, leziz bir “bahar” mevsimi...
Kendince Hakk’ı tesbih eden, kozmik teslimiyetin zirvesi dağın-taşın...
tohuma kucak açan toprağın...
ruh aşılayıcı bir nefesle dur durak demeden ince ince, sessizce esen rüzgârın...
gürül gürül akan, geçtiği her yeri sulayan, yıkayan, arındıran ve toprağı tohuma gebe bırakan ırmağın...
taptaze meyveler veren, yemişler armağan eden ağaçların...
hep birlikte, kendi dillerince, kendilerince eşlik ettikleri yeniden-doğuş, yeniden-doğruluş merasimi...
Muazzam bir toparlanış, arınış ve direniş, muazzez bir silkiniş ve diriliş bestesi.
Ve herkese ruh üfleyici, herkesi kendine getirici, yol gösterici derin bir mânâ atmosferi...
SONSUZLUK DERYASI...
“Mânâ” kelimesi ile “manevî” kelimesi, aynı köktendir.
Ruh ikizidir.
İkisi de aynı kökten gelir, aynı kök’e yönelir, bizi de aynı köke yöneltir: Göğe yani.
Müslümanın fikrinde de, zikrinde de, şükründe de aynı Gök-ekini, aynı Ulvî Kaynak, meyve verir: Hayatın mânâ’sı, hem zâhir’e bakar, hem bâtın’a akar; böylelikle çok katmanlı bir dünya sunar...
Sadelik’le derûnîlik medcezirinde, bu dünya’yı, dünya’nın ayartıcı, geçici sınırlarını, sınırlamalarını aşar, insanı sonsuzluk deryasına taşır...
Müslüman’ın zihin, kalp ve ruh hayatında herhangi bir şeyin anlamı, hem fizik hem de fizikötesi anlamları ihata eder; varedici, hayat bahşedici, ruh’la beden’i bütünleştiren tevhîdî bir muhite işaret eder.
İşte hayatı, seküler / parçalı değil bütüncül kavrayan ve kucaklayan bu tevhîdî dünya idraki, üç aylarda adım adım, hazmedile hazmedile hayata geçirilir...
Mânâ ile madde, öte’yle bura, enfüs’le âfâk, bâtın’la zâhir, iç’le dış, dikey eksen’le yatay eksen, görünmeyen’le görünen, bütün’le parça birleştirilir.
HİCRET RUHU VE “BAHAR” ŞARKILARI
Üç aylar, “hicret” aylarıdır.
Hicret, “göç” demek: Çürütücü eski hâli terketmek; yeni, yenileyici, ümmîleştirici, kirlerden arındırıcı kemâl derecelerine erişmek; ruh ışıması yaşamak, kanatlandırıcı bir ruh kıvılcımı çaktırmak demek: Hâlden hâle hicret, kemâl merdivenlerini tırmanma yolculukları...
Hicret, bir “bahar” mevsimi şarkısıdır: Bütün hicretler, bir bahar mevsimi gibi, direniş ve boyveriş, silkiniş ve diriliş şarkıları besteler.
Her dem yeniden-doğuş, her ân yenilenerek doğruluş şarkıları.
Tarihi yapan, insana tarihte kanatlandırıcı bir yolculuk yaptıran yegâne itici güç, melekût âleminden süt emerek, meleksi melekelerle donanıp dimdik doğrularak mülk âleminden yeniden asıl yurda, insanı insanın kurdu değil, insanı insanın yurdu, umudu ve ufku yapan melekût âlemine doğru yolculuğa çıkılmasını sağlayan hicret ruhudur.
İşte üç aylar, melekût âleminden devşirilen leziz, gök-ekini meyvelerin tadıldığı, mülk âleminde herkese tattırıldığı, hicret ruhuyla yaşanan kutlu bir yolculuktur.
YÜREK-ÜLKESİ’NE ÇIKAN YOLLAR...
Recep ayı, rahmet ayıdır: Tohum düşer toprağa Recep ayında...
İnsan, Hakka rağbet eder, yalnızca O’na yönelir, kendine gelir: Ve Direniş başlar böylelikle: Kişi, dünyanın ayartılarına, nefsinin iğvalarına direnir. Hakikat tohumu ekilir...
Şaban ayında başka bir mertebeye geçilir: Rahmet yağar, gökten melekler ağar yeryüzüne saf saf...
Silkiniş gerçekleşir: Ağaç, meyveye durur...
Ramazan’da da müminlerin kalbini yıkar melekler; kirlerini temizler.
Diriliş, gerçeğe dönüşür: Ağaç, leziz meyveler verir...
Sonuçta, yürek-ülkesi’ne varılır: Hakikatin leziz meyvelerinden tadılır ve herkese tattırılır.
Üç aylar mevsimi, tastamam bir Bahar iklimi, yeniden-doğuş, kök’ten doğruluş iklimi olur.
Sözün özü: Üç aylarda bütün yollar, yürek-ülkesi’ne çıkar...
Üç ayların yeniden toparlanışımıza, yenilenerek doğruluşumuza, kardeşliğimizin, birliğimizin, dirliğimizin pekişmesine, sarsılmaz bir şekilde derinlerde köksalmasına vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz eder, üç aylar mevsiminin bizi ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiğimiz huzur ve sükûn, sürûr ve kurtuluş iklimine nihâî olarak eriştirmesini, Gazze’deki kardeşlerimizin katil İsrail devletini dize getirerek kurtuluşa ermelerine vesile olmasını dilerim. Vesselâm.