Taha TOPRAK

Taha TOPRAK

Birilerine Umut Olmak

Birilerine Umut Olmak

Hepimiz yaşıyoruz belli şartlar altında ve belli görevlere bürünerek.  Kimi zaman acı çekiyor ve bazen mutlulukla donatıyoruz duygularımızı. Kısa süreli ve geçici olan mutluluk ile kandırıyoruz aslında kendimizi. Bize biçilen ömrün hangi durağına geldiğimizi bilmeden geçiriyoruz saatleri. Bazılarımız ilk duraklardan devam ediyor yolculuğuna, bazılarımız ise son durağa yaklaşmıştı belki de, bilemiyoruz. Dönen bir küre içinde kendimizi bir şeylere yönlendiriyoruz. Herkesin tek bir amacı vardı; bize biçilen ömrü yaşamaktı.

Korkularımızda vardı, meraklarımız da. Acılarımızda vardı sevinçlerimiz de. Zamanına göre şekilden şekle girdiğimiz duygularımız…

Peki, kimin için? Ne için?

Amacımız nedir; insan olarak yaşamak mı? İnsanlığı yaşamak mı?

İnsanlığı yaşayamadan insan olarak yaşamanın hiçbir önemi kalmayacaktır. İnsanlığı düşünmeden ve bilmeden, para kazanmanın ve kariyer yapmanın ne önemi var ki…  Dünya’nın her köşesinde gerçek zulmü görenler ve sevgiye ihtiyacı olanlar var olduğu sürece, bizlerin mutluluğu kimi kandırmaya yetecek?

Yaşanan bir hikâyeyi dinlerken gözlerimi zor tuttum ve sıktım akıtmamak için gözyaşlarımı. Gözyaşlarıma o saatlerde en büyük ihaneti yapmıştım. Gözyaşlarını akıtamayan bir insandan başarıyı beklemeyelim. Gözyaşlarını gerçekten akıtanlar gerçek duyguyu yaşayanlardır. Hani hep söylerim bazen “Dök sende gözyaşlarını, onun da sende hakkı var.”

Dinlediğim o hikâyede şu satırları işittim. Türkiye’nin en ücra bir ilçesinde bir okulda eğitim veren öğretmen bir eğitimciye şu satırları yazmış mektubunda “Ömer bey, biliyorum öğrencilerim ileride çiftçi olacaklar ama bir kez şanslarını denesinler istiyorum.” Değerli dostlar, bahsettiğim Ömer Bey, İstanbul’da sosyal girişimcilikte başarı yakalamak isteyen genç kardeşlerimizi sahiplenen ve onları o başarıya ilerleten gençlerin abisi. O genç kardeşlerimizin kendi becerilerine göre ürettiği birçok sosyal sorumluluk ve sosyal girişimcilik projeleri yer alıyor. Onları hayata geçirmek için çaba gösteriyorlar. O öğretmende kendi öğrencilerinin bir iş başarmasını istiyordu. Böyle fedakâr bir öğretmen, öğrencileri için 14 saatlik yolculuk ile İstanbul’a gelerek Ömer Bey ile tanışıyor ve öğrencilerine anlatacaklarını bir iki satırda not alıyordu.

Değerli okuyucular, bu hikâyede anlatmak istediğim, birileri için bir şey yapmadığımız sürece insanlığı öğrenmiş sayılmayız. Birileri bizlerden yardım bekliyor. Tutunacak el arayan birçok kardeşimiz var. O öğretmen, öğrencilerine o eli uzatmıştı. Sadece onlar değil, gerçek savaşta kurşunların arasından sıyrılarak evine giden birçok kardeşimiz bizlerden bir destek bekliyor. Açlıktan ölen evlatlarımız bizlerden bir ekmek bekliyor. Bizlerde birilerini sahiplenelim onlar için bir umut ve ışık olalım. “Sen yaparsın” diyelim birilerine. Onların yapamayacakları hiçbir şey yoktur aslında. Kimin için çalışıyoruz şimdi? Kendimiz için mi? Sevdiklerimiz için mi? Yoksa bizden sonraki yaşamın refahı için mi?

Sevginin ve saygının gerçekten yaşandığı dünyada dayanışma ve yardımlaşma elbet var olacaktır. Ülkemizin ve Dünya’nın refahı ve mutluluğu için yapılması gereken vazifede hepimize düşen bir görev vardır. Herkes kendisine düşen görevi hakkıyla yaparsa karanlıklar aydınlığa çıkacaktır.

Hep kendi menfaatimiz için çalıştığımız şu dünyadan ne beklenebilir ki?

“Sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar bu karanlıklar aydınlığa…”

Anladıklarınızı tekrar okumanızı istemiyorum, sadece biraz düşünelim…

 Sevgi ve selamlarımla… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
1 Yorum
Taha TOPRAK Arşivi