Taha TOPRAK

Taha TOPRAK

Farkında mısın?

Farkında mısın?

Farkında mısın, geceler sabit kalmıyor. Gece ile gündüz köşe kapmaca oynuyor. Yelkovan akrebi her daim sarıyor. Hayat bitiyor, zaman değişiyor. Yaprakların yıl içinde renk değişimleri ve ısrarla her dökülmeden sonra yeniden doğduğunun farkında mısın?

Ahirete yaklaştığının farkında mısın? Rabbimize verdiğimiz söz için bize tanınan zamanın tükendiğinin farkında mısın? Bitiş noktasına yaklaştığının ve yol bitmeden bile her an yarışın sona erebileceğinin farkında mısın? 

 

Heyecan ve ümitle beklediğin dakikaların aslında senin için hiçbir değerinin olmadığını anlıyorsun ve bitmek bilmeyen işlerinin bir gün anlamsızlığa çıktığının farkında mısın? 

Korkuyorum ölümü unuttuğum halde dünyaya sarılmaktan, geçen rüzgar esintisiyle uyanmak istiyorum karanlıktan…


Korkuyorum yapmadıklarımı anımsamaktan, defterimi tam dolduramamaktan, Kiramen Katibin’e selam verememekten…

 

Farkında mısın, kaç yıl geçmiş doğumundan öte…

Farkında mısın, hayatın anlamı ne diye sorsalar, cevap veremiyoruz. Hayat nedir diye sorsalar herkes farklı cevaplara sarılıyor. Amaç ile geldiğimiz bu dünyada araçlarımızın peşine sürükleniyoruz.

Doğuma kadar bizim olan amacımız, gayemiz dünya içinde çöpe atılıyor, araçları vizyonumuz zannediyoruz.

Kendimizin zannettiğimiz bu dünya hayatında aldığımız nefesi  bile geri veriyorsak aslında bir hiçiz. Aciz ve fakir olarak geldiğimiz dünyada, geliş anımızı unutuyoruz. İnsan o kadar biçaredir ki, yalnızca ve her daim Rabbine muhtaçtır. 

Ve o Rabbi ki; o biçare insana en güzel yardım seçeneği olan Dua’yı bahşetmiştir. Ve o ne güzel duadır ki; boş çevrildiği bir an yoktur.

Hasta-doktor misalinde anlatıldığı gibi;

Hasta, doktordan vitrinde gördüğü ilacı ister.
“Bana bu ilacı ver” der. Doktor, o hastaya ya o ilacı verecektir. Ya hastanın menfaati için ondan daha iyi ilaç verecektir. Ya da o ilaç ona zarar verir diye, hiç vermeyecektir. 

Doktorun hastaya ilacı vermemesi bile hastanın menfaatine geldiği gibi, Rabbimizden istediğimiz bir şey de eğer bize zarar verecekse, Rabbimizin onu kabul etmemesi de bizim duamızın menfaatimiz niyetinde kabul olduğunu gösterir. 

Sevgili kardeşlerim ve saygı değer büyüklerimiz; 

Sonsuz bir baki hayatın yanında 100 sene ile sınırlı bir hayat elbette yok hükmünde kalacaktır.

Farkında mıyız ki bu yok hükmünde sayılan hayat için birbirimizi ve kendimizi yırtıyoruz.

Ve o rekabetimizin hayatımızı bitirdiğinin farkında olmadan…

Öyleyse, geçen her an Allah’ı anmayla geçsin.

Geçen her an, adımıza bir duaya vesile olacak bir adımla geçsin.

Geçen her an, kendimize yatırım yapmakla geçsin.

Üstat Bediüzzaman Said Nursi şöyle diyor; “Burası meyve yeme (sefa sürme yeri değil) , burası meyve toplama yeridir” Toplanılan meyveler ahrette bitmeyecek şekilde en keyfi hal ile yenecektir. 

Bu durum şunu gösteriyor ki, hayatımızın her geçen saniyesi bizim son anımızdır. Bunun idrakını ve bunun kıymetini anlayarak yaşamak gerekir. 

Farkında olmalıyız geçen zamanın…
Ve bir gün idrakıyla yaşadığımız her hayatta aldığımız meyve bize lezzet verecek…

Yazımı Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bir Hadis-i Şerifiyle bitirmek istiyorum;
“Ölüm gelmeden önce ölünüz, hesap günü gelmeden kendinizi hesaba çekiniz”

Unutmayın ki, her an bizim için pişmanlık anı olmaya adaydır. 

“Rabbim, dünyamızı ve ahretimizi hayırlı eylesin. Dünya işlerimizi ahiretimize meyve eylesin. Zamanın kıymetini bilerek yaşamayı ve hayatın kıymetini bilerek farkına varmayı bize nasip etsin.”

AMİN!

Selam ve dua ile…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
1 Yorum
Taha TOPRAK Arşivi