Abdurrahman DİLİPAK

Abdurrahman DİLİPAK

Ey yolcu!

Ey yolcu!

Ey yolcu! Bilmeden bastığın bu toprak, İnsanoğlunun ilk kez ayağını bastığı topraktır. Gökten melek’lerin saf saf indiği bir yerden söz ediyoruz. Mekke’den Kudüs’e bir yol gider. Resulullah, (sav) İsra olayında bir gece ve bir anda Kudüs’e gitmişti. Miraç olayı, oradan göğe yükselişi, göğe açılan bir kapıya işaret eder. Mekke’den Kudüs’e uzanan yoldan devam ederseniz, dünyanın “sıfır noktası” olan İstanbul’a varırsınız. Yerden göğe yükselen bir Şehid’di ve kardeşi Kabil tarafından canına kıyılan Habil idi o! Geldiği yere geri dönen ilk insan olan Habil’in ruhu, Şam’dan yükseldi ölümsüzlük yurduna.

Mekke-i Mükerrem’e, Medine-i Münevvere, Kudüs-ü şerif, Şam-ı Şerif ve Aziz İstanbul arasında kozmik bir bağ vardır. İlk kurban, Hz. Adem zamanında Şam’da kesildi. Peygamberler tarihindeki bir diğer önemli Kurban hadisesi Sina’da yaşandı. 3. Büyük Kurban hadisesi, “evlad kurban etme” ile başlayan Koç kurbanı ile bu günlere gelen Hz. İbrahim’ in Hz. İsmail’i Kurban etme hadisesi. Hz. Musa zamanında bir inek / Bakara kurban edilmesi gerekir. Her birinin anlamı ayrı aslında. Ama hepsi de kurban!

Zemzem denilen su, yerden çıksa da gökten sağılır. Akdeniz, Hind Okyanusu ve Nil’den yükselen buharlar, Safa ve Merve istikametindeki iki dağ, Akdeniz’den gelenler Kabe’nin Şam tarafındaki bir dağ tarafından soğurulup, Kabe’nin altında 3 kanaldan gelen suların buluşması ile oluşur. Gökten beslenen yerden çıkan Zemzem’in bağrından çıktığı Mekke aslında Ademoğulları için ilk başta sürgün yeriydi. Hz. Adem ve Cennet’ten çıkarılıp, susuz, o bitmez bir yere sürülmüştü. (Bugüne geldiğimizde Şeytanın dostları, Mekke’yi, Medine’yi, Kudüs’ü çevreden kuşatmaya başladılar sanki). Orası aynı zamanda Tövbe’lerin kabul edildiği yerdir. Allah’a (cc) adanmış ilk “ev”in (Beyt-i Makdis) yapıldığı yerdir. O evde ilk yapılan dua şudur: “...Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’râf 23) Bizler de orada bu duayı yapabilecek miyiz. İtirafçı olabilecek miyiz?

Hacca ya da Umreye giderken, Kurban keserken bu yolculuğu hiç aklımızdan çıkartmamamız gerek. Hz. Musa’nın Sina’da bir inek kurban etme hadisesi, Sonra Hz. İbrahim’in yeniden Mabedi inşa etmesi ve Kurban kesmesi, Arafat’ta buluşma, Müzdelife’de taş toplama, Mina’da Kurban kesme ve Şeytan taşlama mekanlarının bizim için ayrı bir anlamı var.

Şimdi düşünelim, Hz Adem’in Cennetten gelip, çorak bir dağın tepesinde yeniden bir hayata başlarken ki, o pişmanlık ve tevbeyi kuşanabilecek miyiz, icabında, haram servetle oluşturulmuş bir zenginliği ve rahatı terk edip, tevbe edip Allaha tevekkül edebilecek miyiz?. (Helal haram demeden biriktirdiğiniz paranızı, malınızı, makam ve şöhretinizi, o eski dostlarınızı, süsleyip bezediğiniz güzel evlerinizi, bol gelir getiren ticarethanelerinizi, bol ürün veren ekinlerinizi arkanızda bırakıp) kupkuru susuz ve çorak bir yere ev yaparak sıfırdan başlamaya var mısınız?. Hani böyle değilse, niye gidiyorsunuz ki Mekke-i Mükerreme’ye.. Niye “Lebbeyk Lebbeyk” diye bağırıyorsunuz ki! İnsanlara duyurmaksa maksadınız herkes aynı şeyi söylüyor zaten Allaha, meleklere duyurmaksa maksadınız O Allah (cc) karanlık bir gece, kara taş üzerinde yürüyen yavru kara karıncanın ayak seslerini duyar!

Biri ile randevulaşsam, o kişi geleceğim diye söz verse, ama randevusuna gelmese, kızarsınız değil mi, zaman ayırmış, hazırlık yapmışsınız.. Siz de Hacca giderken, Kurban keserken Allah’la ahidleşiyorsunuz ve sonra verdiğiniz sözde durmuyorsunuz. Eğer öyle ise söz verip sözünde duranlara müjdeler olsun, ama Hacca gidip ya da Kurban kesip, sonra Allaha verdikleri sözde durmayanlar var ya, onlar o ibadetin sevabından mahrumiyetinden öte İlahi Gazabın muhatabı olurlar. Dahası, eğer bunu inanları kandırmak için yapmışlarsa, o zaman Kafir’den beter, Münafık olurlar. Evet asıl soru bu: Tutmayacağınız sözü niye veriyorsunuz ki! Biz asıl büyük sözü “Galu Bela” zamanında “Elestü Bezmi”nde vermiştik.

Sahi Kurban keserken Hz. İbrahim gibi, gerekirse kendi evladınızın Allah yolunda can vermesini kabul ediyor musunuz?. Allah cc, bizi, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak kimi zaman eksilterek imtihan edeceğini söylüyor. Korkmayalım hemen ya hu! Zaten Allah canımızı alırken bize sormuyor. Değil mi ki, rızkımızdan az ya da çok yemeyeceğiz, ecelimizden önce ya da sonra ölmeyeceğiz, kaderimizden başka bir kader de yok. O zaman ne gam. Doğduğumuz ana babayı biz mi seçtik, doğduğumuz zamanı, toprağı, derimizin rengini ve cinsiyetimizi biz mi seçtik..

Sahi, Mekke’de İbrahim’i bir duruşla, Çocuğunuzun Allah yolunda canını feda etmeyi kabul ediyor musunuz. Haacer’vari bir duruşla bir ana bunu göze alabilir mi, İsmailî bir duruşla durabilecek misiniz! Bu duruşa karşı çıkan Şeytanı taşlayabilir misiniz.. Hz. İbrahim kendine gelen Şeytanı taşladı, Hz. Haacer de, Hz. İsmail de kendine gelen Şeytan’ı taşladı. Bizim de Hz. İbrahim’in yaptığı gibi, kendimize gelen Şeytanı taşlamalıyız.

Birinci gün, Akabe Cemre'sine 7, 2. gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21, 3. gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21, 4. gün, küçük, orta ve büyük cemrelere yedişerden 21 olmak üzere toplam 70 taş atılır. Cemre öncesi o taşları toplarken, aslında kişi kendi nefsindeki 70 günahı, yanlışı düşünmeli, ve kendine gelen ve kendini yanıltan kendi Şeytanını taşlamalı. Hac yolunda hadi günahlarını hatırlayın ve gerçekten tövbe edin. Bizler Masum değiliz. Masumiyet sadece Risalet’le ilgili bir durumdur.

Kendisi ve çevresi bereketli / mübarek kılınan yerde, Safa ile Merve arasında Hervele ve Remel yapacaksınız da, orada yaptığınızı Gazze konusunda kendi ülkenizde, zalimlere, müstekbirlere karşı yapıyor muyuz, önemli olan bu. Yoksa memlekete dönüp, yapa geldiğiniz yanlışları yapmaya devam edecekseniz, bu yolculuk rahmet vesilesi değil, gazab vesilesine dönüşür. Hem zaten giderken, arınmak gerek. Haksız edinimlerinizi sahibine iade edin, tövbe istiğfarla birlikte helallik alın. Daha sonra yapacağınız işler hakkında Allah’a söz verin. Gittiğiniz gibi gelirseniz bu turistik bir gezi olur. Unutmayın siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece Allah'ın sizin hakkınızdaki hükmü değişmeyecektir. Allah’ın kendinin değiştirmediği şeyi ev’ini ziyaret etmek değiştirmez.

Sakın, orada dua ederken de, kendiniz ya da bir yakınınız için bir şey isterken, ille de olsun istemeyin. Sonucu da süreci de Allaha havale edin. Dikkat edin, size hayır gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde de Allah hayır murat etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir. Yoksa bakarsınız dua ile belanızı istemişsiniz. “Gönlümüzden geçen bu. Sen her şeyi hakkı ile gören, bilensin. Biz rızana uygun olanı, hakkımızda hayırlı olanı seçtik” deyin. Yoksa haşa Allah (cc) yi ikna etmeye, ona akıl vermeye kalkışmayın. Beklentinizin aksine bir sonuç çıksa da hamd edin, şükredin.. Günde zaten en az 40 kez Elhamdülillah edemiyor musunuz namaz kılarken, Fatiha’nın başında.

Kestiğiniz kurban, eğer sizi Allaha yaklaştırmıyorsa, Allah’ın verdiği canı O’nun rızası yönünde ona vermeyi nefsinize kabul ettirememişseniz, yaptığımız iş kasaplıktır. O zaman “Kebab Bayramınız kutlu olsun”!?

Hanımlaaar, oraya gidiyorsunuz da, İsmail’inizi kurban ederken, Haacer annemizin duruşunu tekrarlayabilecek misiniz? Babalar, evet siz de! Kocanız, Allah rızası için Onun yolunda, sizi ıssız, su yok, ot bitmez bir dağ başında yalnız başına bırakıp dönecek olsa, erkekler İbrahim’i bir duruş, kadınlar Haacer annemiz gibi bir tevekkül, kararlılık ve cesaret sergileyebilecekler mi? Aslında Hacc’ın, Umre’nin, Kurban’ın bize mesajı bu. Safa ile Merve arasında koşarken Haacer’in yürek atışlarını hissedeceksiniz. Dağın tepesinde, yalnız bıraktığı oğlu İsmail'i ya kuşlar kaparsa, hayvanlar saldırırsa.. Sizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var! Sapan taşı ile Tanrı kıral Calud’u yenen çocuk Davud’u hatırlayın. Güç ve kuvvet sahibi kafirler, zalimler, müstekbirler değil, Allah (cc) dır. Gazzeli gençlerin, yaşlıların, çocukların ve kadınların direnişini hatırlayın.

Hz. İbrahim’in, Hz. İsmail’in ahlakı ile ahlaklanmadan dönen hacı’lara acı bir haberim var, Haccın bile temizlemediği bir günahla geri dönüyorsunuz. Haacer ahlakı ile ahlaklanmadan dönen hacı hanımlara da aynı şeyi söylüyorum.. Sizi günahtan arındıracak olan sadece ziyaret ettiğiniz yerler, kıldığınız namazlar, çektiğiniz tesbihler, dualarınız değil, asıl olan o ahlakla ahlaklanıp ahlaklanmadığınız ve bu ahlakı döndükten sonra da ölene kadar kalbinizde taşımanız.

Yolunuz açık olsun. Gittiğiniz gibi gelmeyin, bağışlanmış olarak gelin. İbrahim olun, Haacer olun, İsmail olun gelin. Orası sizler için göz aydınlığı olsun. Haccınız ve Kurbanınız ömrünüzü ve işlerinizi bereketlendirsin, sayiniz mübarek olsun. Gazze’li kadınları, çocukları, yaşlıları, engellileri, yurtlarından çıkartılanları, dulları ve yetimleri hatırlayın. Onlar için şöyle dua edin: “Ya Rab içimizdeki beyinsizlerin işledikleri ve ihmalleri yüzünden bizi helak etme. Bizim ellerimizle cezalandır zalimleri ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara. Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Bizleri bağışla. Bize Hakkı hak, batılı batıl göster Hakk’da toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil” Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Abdurrahman DİLİPAK Arşivi