Taha TOPRAK

Taha TOPRAK

Bir Sabah Hayatı İzlerken

Bir Sabah Hayatı İzlerken

Bir sabah kalktım ve dedim ki;

Bugün, dünden daha iyi yarından daha kalıcı bir gün olsun dedim.

Ve sonra bir-iki adım ile pencere kenarına gelerek hayatımı etkileyen ve engelleyen kavramlara ve objelere baktım. Gerçek yaşantım ile kalp yaşantımı birleştirmeye çalıştım.

                Yollara baktım, her gün üzerinde yürüdüğümüz hiç bitmeyen kilometrelerce yol. Sonra kalbime baktım, zamana ve dakikalara… Ömrün bitmeyen yolun daha çok başındaydım. Ruhlarımızın yaratıldığı ilk gün çıkmıştım yola ve önümde sonsuza uzanan bir bitiş noktası.

Evlere baktım, her gün herkesin sığındığı ve konakladığı dört duvar arasında kalmış bir yaşantı. Kalbime baktım sonra, hepimizin sığınacağı bir duygu “ben”. Hep kendimize sığınıyorduk hayatta. Hep bir menfaat uğruna yaşamayı öğrenmiştik geçen her dakikada.

Araçlara baktım sonra, herkesin bir yere varmak için kullandığı 4 tekerlekli araçlar… Kalbime baktım sonra, Cennet’e varmak için 4 tekerlekli ve bir direksiyondan oluşan “Burak” aracımızı gördüm. İbadet, hac, zekât, oruç tekerlekleri ile ayakta yürüyen aracın direksiyonunda iman yer alıyordu. İmanın ne olduğunu bilmeden direksiyonu nereye döndürmemiz gerektiğini nereden bilebilirdik?

İnsanlara baktım sonra, birbirimize çarpmamak için koşarcasına atılan adımları gördüm.  Hep bir menfaat uğruna yaşadığımız şu hayatta insanları istemedik aslında. Kalbime baktım sonra, büyümek ve yetişmek için insanlara yardım etmeyi, onlarla hayatı paylaşmayı öğrenmemiz gerektiğini gördüm. İnsanlardan kaçan değil, onların peşinden koşan, hep birlikte sevgi ve muhabbet ile aynı yolda yürüyenlerden olmak istedim.

Yağmura baktım sonra; şiddetle üzerimizi ve yeryüzünü esir aldığını gördüm. Bir damlacık boş yer kalmadığını ve her yere ulaştığını hissettim. Yeryüzünü temizlemek için şiddetli yağdığını biliyordum. Kalbime baktım ve sordum; musibetler, sıkıntılar, hastalıklar ve kötü vakalar üzerimize şiddetli yağmıyor muydu?  Hiçbir boş yer kalmayacak şekilde tane tane gelmiyor muydu kalbimize, bedenimize? Ve sonra dedim ki kendimce, her bir musibet, bizim hayatımızı, geçmişimizi ve kalbimizi günahlardan arındırıyor ve temizliyordu. Mesele yağmurda ıslanmamak değil, yağmurda nasıl ıslanacağını bilmekti. Düşünmezsen yağmuru esir almış görürsün ama biraz düşünürsen yağmurun temizlik yaptığını sen de hissedersin.

                Ve en son aileme baktım, beni yetiştiren, eğiten, koruyan ve kollayan anne-babama ve elimi her daim uzatabileceğim kardeşlerime baktım. Düşündüm ve birkaç şey hatırladım.

Rabb’imi hatırladım önce, bizi yaratan, meleklere bizi koruma görevini veren ve daima duamızla isteklerimize cevap vereni hatırladım ve şükrettim. Ve sonra Peygamberimiz’i (s.a.v)hatırladım. Bize el uzatan, bize bu yolda önder olan, kendi nefsi için değil ümmeti için çalışan, çabalayan ve Rabbi’ne yalvaran... Ümmet için kendi bedenini feda etmiş Peygamberimiz Muhammed Mustafa’yı (s.a.v) hatırladım.

                İki hayat vardır aslında göz ile görülen ve kalp ile hissedilen. Hep gözümüzle gördüğümüze göre yolumuza şekil veririz. Kalp ile hissettiğimiz hayatı arka planda tutarız hep.

Göz ile görülen hayat ile kalp ile hissettiğimiz hayatı birleştirirsek, dinimizi ve görevimizi asla unutmayız. Buna birkaç örnek ile yukarıdaki cümlelerimle vesile olmaya çalıştım. Dinimizi her daim hatırlar ve ona göre yaşarsak, bu dünyada kavga, savaş, sataşma ve ağır suçlara asla yer verilmez ki…

Eğer bir sıkıntı görüyorsak bir yerlerde, kendimize bakalım. Kendimizi hesaba çekelim. ‘Benim görevlerim nedir’ ve ‘ne yaptım’ sorularına cevap bulalım. Bu dünyada insanlık için herkesin bir görevi vardır.

Değerli dostlar, herkesin elini uzatacağı birileri var. Göremediğimiz milyonlarca insan bizden uzanacak bir el bekliyor ve bizim yardımımızı arıyor. Bizim bitmek bilmeyen isteklerimizin yanında onların istediği tek şey, eve giderken kurşunların arasından sağlam gitmek ve sabaha uyanırken evimize ve bedenimize bir şey gelmeden sağlam uyanabilmek.

Soruyorum, onların isteği mi bizim isteklerimiz mi? Kimin için yaşıyoruz ve ne için yaşıyoruz?

Herkes kendine düşen görevi yaparsa yaşadığımız daire-i dünyada sevgi, saygı, yardımlaşmak ve birlik-beraberlik hiçbir zaman eksik kalmaz.

Selam, sevgi ve muhabbetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Taha TOPRAK Arşivi