Paketler tamam da reformlar ne olacak?

Paketler tamam da reformlar ne olacak?

Hükümet ekonominin çarklarını açmaya yönelik süreli stoklara yönelik önlem paketlerini bir bir devreye alıyor. İlk paketler (paket oldukları sonradan anlaşıldı) genel ekonomik gidişatı açıcı ve uzun süreli idi. Şimdi daha kısa süreli önlemler göze çarpıyor.

Paket açıklamamakla övündüğümüz bir dönemden şimdi sıralı paketlerle övünüyoruz. Elbette gelişmiş Batı ekonomilerinin önlemlerine benzemiyor ama biz de ekonomiye paketsel önlemleri artık zaruri görmüş gibiyiz.

GAP-KOP veya DOP gibi baş harflerle anılan büyük kamu yatırımları aslında bizim bu krizdeki gerçek paketlerimiz. Bugün sıralanan tedbirleri ben biraz önlem olarak yorumluyorum.

Son önlemleri tüketimi artırıcı, stok eritici ve vergi gelirlerinden feragat edici özellikleri nedeniyle fakirleştirici olarak görüyorum. Bu tür önlemler değer yaratıcı, istihdamı artırıcı olmaktan uzak olduğundan ekonomik genişlemeyi sürdürülebilir kılamaz.

Bugün kısa süreli önlemler yanında yukarda zikrettiğim gibi gerçek paket olarak gördüğüm büyük kamu yatırımlarının da devamı gerekmektedir. Üretimi artırıcı, istihdam yaratıcı ve katma değer yaratıcı yeni paketler gerekmektedir.

Ama asıl önemli sorunları da görmemiz gerekiyor. Ekonomik sorunlarımızı temelden çözecek sorunlara da yeniden el atma vakti çoktan gelip geçiyor. Nedir bunlar?

Türkiye, kamu personel reformuna henüz el atmadı. Milli eğitim sistemimiz 28 Şubat eksenli mesleksiz insan yetiştirmeye odaklı devam ediyor. Nitelik yönünden yaşanan kopukluk işgücünü ekonominin en canlı olduğu yıllarda bile işsiz bırakıyor.

Bir noktayı açıklamakta fayda var. Türkiye'de özel nitelik eksikliği yok denebilir. Sayısız mühendisi, mimar veya uzman işsiz ordusundan bahsedilebilir. Zaten ülkemizin sorunu da buradadır. Türkiye'de ara eleman sıkıntısı nedeniyle üretim faktörlerinde uzman istihdamı da yetersiz kalmaktadır.

İşgücü piyasasını kriz döneminde yeniden eğitecek seferberliği de başlatabiliriz. Örneğin işsizlik ödeneklerini kurslara zorunlu bağlayabiliriz. Veya İşkur'un şu anki uygulamalarını genişletebiliriz.

Ama gerçek sorun için acilen reform sürecini başlatmamız gerekiyor. Türkiye 92'deki erken emeklilik düzenlemesi ile bir kuşağı 10 yıl içinde yaşadığı 3 büyük krizle adeta yerlere serdi. Ardından meslek eğitimlerini bitirerek yeni bir kuşağı ekonominin dışına itiverdi. Her iki uygulama da açıklandığı yıllarda değil etkilerini yıllar sonra artırarak göstermektedir.

Nitekim sosyal güvenlik açığımız erken emekli sayısının inanılmaz artışı ile yıllık 40 milyar liraya ulaşmıştır. Türkiye aynı yaş ortalamalarında 7 çalışan bir emekliyi bakarken bugün 2 çalışan bir emekliye bakıyor. Hatta oran daha da aşağıya düşmüştür.

İkinci uygulama ile ise ara eleman sıkıntısı her geçen yıl artarak devam ediyor. Örneğin genç işsizlik oranımız inanılmaz yüksek. Diplomalı işsizlerimiz inanılmaz yüksek.

Ekonomik sıkıntıların aşılmasında önlemler, paketler devreye alınıyor. Ama benim gerçek beklentim reformların yeniden devreye alınmasıdır. Elbette hâlâ bu reformlara karşı direnç sergileyecek “vatan severler” ortaya çıkabilir. Elbette bu reformları siyasi olarak değil de ekonomik olmanın dışında değerlendirenler çıkabilir.

Ama Türkiye işgücü piyasası ölüyor. Türk insanı işsizlikle ekonomik olmanın ötesinde karşı karşıyadır.

İşsizlik reformunun ne kadar gerekli olduğunu artık anlamamızın vakti gelmedi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi