Abdulkadir İPEKOĞLU

Abdulkadir İPEKOĞLU

ÂSIM VE SAKARYA NESLİNİ BEKLERKEN

ÂSIM VE SAKARYA NESLİNİ BEKLERKEN

Değerli okuyucularım,

 

Her mahlûk, neslinin devamı için doğum sancısı çeker… Doğum gerçekleşince, bütün acıları unutularak doğan nesil sevgiyle bağrına basılır ama ne yazık ki yıllarca bu sevgiyi bir türlü doğduğumuz bu kutsal Anadolumun ricallerinden alamadık değil mi?..

Anne yavrusunu bu dünyaya getirebilmek için sancı çeker. Koyun sancı çeker, kuzusunu doğurmak için. Bütün canlıların  çektikleri sancıları bilmeyen yok,  ortada artık!..

Dünyamız da bir mahlûktur, o da yeni nesline döl yatağı olabilmenin sancısını, ızdırap ve ağrısını çeker ve çekmektedir de, inşallah doğup görev almakta olan altın nesli sahiplenir….

Izdırapsız mahlûk yok, hayat da yok. “Varım!” diyen çilelidir. Dünyamız kaç asırdır kan ağlamakta, dört dönmekte iken,  arzuladığı altın nesle yeni yeni kavuşabilmenin hazzını yaşamaktadır sanırım!.. Çevremizdeki devletlere baktığımızda her şey ortada sanırım!..

Zikzaksız bir raya girebilmek için… Yeni bir yörüngeye oturmak istercesine inlemektedir.

 

Kalkan toz dumanlar, sıçrayan kanlar onun nefesiyle gelmekte, onun debelenmeleriyle

Fışkırmaktadır. Ama, yeni altın nesli kucaklayabilmek için biraz daha kalpten sabretmeliyiz

Sanırım, zira  vakit henüz erken…

 

Çok çekti insanımız, mahvoldu değerlerimiz ve insanlığımız. Kayboldu millet, yıkılmakla karşı karşıya kaldı cennet vatan… İşte biz, insanlığı unutmuş, beşerin tekrar hayata geçişinin, yeniden varlığa dönüşünün dönüm noktasında bulunan bahtsızlarız veya bahtiyarlarıyız. Önümüzdeki günler bunu teyit edecektir sanırım. Rabbimin o güzel günleri cümlemize göstermesi dileğiyle.

Bahtsızız, toprağımız verimsiz, havamız nemsiz, semâmız bulutsuz gibi görünmekte, kargaşa içinde boğulmaktayız. İmdat çığlıklarımıza bugüne kadar ricallerimizden de bir cevap gelmedi!.. Kendi öz yurdunda kendisiyle yıllarca savaşan millet haline geldik!.. Artık bu akan kan’ı durduracak olan da yine bu altın nesil ve onun inanç felsefesidir dostlarım.

Bu depremden ne yazık ki yıllarca yara almaktayız. Hayat çekilmez ve dayanılmaz oldu. Çok uzaklarda kaldık. Ayrıyız asırlardır sevdiklerimizden. İnanın, bıktık bu kahredici esaretten!.. Şairin: Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!.. dediği gibi..

Hürriyete, muhabbete, sevgiye, saadete hasret kaldık. Cephede kan kaybeden askerin son ânı…”Bittim!” diyecek ve perde kapanacak gibi sanki!..(Ama Allah korusun yes asla olmamalı!..Bu güzel yolda devam, devam ve yine devam. Çünkü Rabbimiz ve kâinatın efendisinin her an bizlerle beraber olduğunun bilincindeyiz.Zira zafer, Peygamberimizin dediği gibi gerçekten Hakka inananlarındır da ondan!…)

Bahtiyarız; salınan ve sallanan dünya, öyle bir yörüngeye girdi ki, on dört asır önce de dönmüştü bu çizgide. Şeref kazanmıştı şerefli ve şereflilerden!.. Güzelleşmişti güzelden ve güzelliklerinden. “Bittik-yandık!” diyecektik, yeniden doğduk. Dipdiri ve tertemiz olarak. Dünya yeniden günahsız bir doğum yaptı. Yeni bir nesil geldi bu dünyaya. Bembeyaz bir perde, yemyeşil bir zemin ve masmavi bir semâ. Güneş gülümsemekte, yıldızlar tebessüm  etmekte!.. Ama bu neslin üzerinde sürekli cennet ülkemde Demoklesin kılıcı gibi zulmet bulutları dolaşıyordu değil mi!. Zulüm arşa değince Hz.Allah kurtarıcısı göndermiş artık!....

Bu nesil; varlıkları huzura, insanlığı sürûra kavuşturacak. Geleceği karanlık görenlere, bitmiş olanlara, ölmüş olan ruhlara hayat bahşedecek, onların tekrar dirilişini çabuklaştıracaktır. Lütfen fert ve millet olarak bu ruhu asla kaybetmeyelim, yaşayalım ve yaşatalım.

“Ye’s ve ümitsizlik” içinde çırpınan, çaresiz kalan asrımız insanlarına bu nesil taze bir irade ve diriliş kaynağı olacak. İnsanlık hak ve haysiyetlerini unutmuşlara, hürriyet şarkısıyla esarete düşenlere,istikamet ve işaret taşı vazifesini üstlenecek ve insanlık semasına giden yolda örnek olacaktır…Ne mutlu bu altın nesli yetiştiren ebeveynler ve öğretmenlerine!..

Bahtiyarız, bu nesil içinde bulunma fırsatımız var. Bahtiyarlarız, bu nesille mutlu yılları yaşamaya imkânımız var. Zira bu nesil Sakarya nesli, bu nesil Âsımın neslidir de ondan… Çünkü bu nesil, bir elinde Kuran’ı kerim, diğer elinde bilgisayarla ve  yetişiyor artık!.. 

Ama, bu ruhtan uzak yetişen neslin bir sel felâketinde kardeşlerimiz sularla boğuşurken yağmalama saflarında yer alması, işte bu altın neslin toplum için ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır sanırım!.. İşte İslâm’dan uzaklaşan neslin canavarlaşan ruhu bu işte!..Bu yoldan çıkan altın neslin evlâtları da inşallah ricallerimizin gayretleriyle hidayete ereceklerdir.

Mehmet Âkif Ersoy’un tanımladığı:

-“Asımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek,

   İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek!..”

 

Şu yirmi birinci asırda, yıllarca aranılan, özlenilen nesil,  işte bu altın nesil efendim…

 

Yürekten diyorum ki, Allahım!.

 

Acizliğimle, nankörlüğümle, cehaletimle bu bahtiyar altın nesil  arasına giremezsem, hiç olmazsa cesedimi onlar omuzları üzerinde taşısın ve benim için:

-Bu bizim cenazemizdi!.” desinler. Bu mutluluk milletime ve bana yeter ve artar bile!..

Belki o zaman biraz olsun ruhen hafifler ve gözümüz arkada olmaz artık dostlarım..

 

Tabir caizse insanoğlu medeniyetin şehridir ve bu şehirdeki en lüks binalar olan saraylar ise birer insandır. O saray ehli ise, insanlardaki göz, kulak, kalp, sır, ruh, akıl gibi latifeler; nefis, heva, şehevi duygular gibi şeylerdir… İşte bu nesil, nefsini ayaklar altına alan nesildir!...

Her bir insanda her bir latifenin ayrı ayrı kulluk  vazifeleri vardır. İşte o yüksek manevi  duyguları nefis ve hevaya; kötü arzulara boyun eğdirmek ve asli vazifelerini unutturmak elbette aşağılara aşağılara düşmektir ve asla terakki değildir, işte bu sıkıntıyı çekiyoruz!.

İşte bu an doğmuş ve doğacak olan nesil bu ALTIN nesildir. Bu nesil, aldığı ağır görevi bir bayrak gibi kutsal kabul edip, ötelere-ötelere dünyanın bir ucundan diğer bir ucuna Türk milletinin ve yüce  İslâm dininin örnek ahlâkını yaşayacak ve yaşatacak nesildir. Bu nesil, Hz.Muhammet’in hadisiyle övdüğü Mehmetçiğin ta kendisidir. Çünkü, dünya devletleri arasında hiçbir ordunun sıfatı Peygamberimizin ismini taşımıyor da ondan!.. Bu neslin karşısında sanırım ancak şapka çıkartılır şapka. Tıpkı bir zamanlar atımızın özengilerini öpmek için sıraya giren Avrupalılar gibi!.. Ama Peygamber ocağımda yetişen ve bilinçli bir şekilde yetiştirilen bir kısım darbecilere bu asil millet asla hakkını helâl etmeyeceklerdir.

Rabbimin bu nesli lâyık olduğu noktalara ulaştırması ve bu neslin ülkemizi-milletimizi şanla ecdadımızın hedeflediği MUASIR MEDENİYET seviyesi üzerine tekrar çıkartması dileğiyle, yaptığımız ibadetlerin kabul  olması ve bu altın nesli en kısa zamanda kucaklamak, ülkemin kaptan köşküne taşıyıp bağrımıza basmak ve güçlü bir şekilde menzile varmak  inancıyla .…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
OKUYUCULARIMIZIN DİKKATİNE !... Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Abdulkadir İPEKOĞLU Arşivi